İnsanlar, inşaatı sırasında Eyfel Kulesi'ni şiddetle eleştirdiler.
- People severely criticized the Eiffel Tower during its construction.
Yer fıstığına şiddetle alerjim var.
- I'm severely allergic to peanuts.
Rakibini sert bir biçimde eleştirdi.
- He criticized his rival severely.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Öğretmen öğrencileri ciddi olarak azarladı.
- The teacher scolded his students severely.
Tom ağır biçimde yaralandı.
- Tom was severely injured.
Onu ağır bir biçimde cezalandırmalıyız.
- We must punish him severely.
Tom ciddi bir şekilde yenildi.
- Tom was beaten severely.
Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
- Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
- Tom has a severe headache.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Jack çocuklarına çok serttir.
- Jack is very severe with his children.
Ağır eleştiriye maruz kaldı.
- He was subjected to severe criticism.
1888'deki Büyük Kar Fırtınası, Birleşik Devletler tarihinin en ağır kar fırtınalarından biriydi.
- The Great Blizzard of 1888 was one of the most severe blizzards in the history of the United States.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Biz ziyadesiyle mutluyuz.
- We're extremely happy.
Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
- Several boys had to leave school early yesterday.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Her halükarda, ağır biçimde cezalandırılmak zorunda kalacak.
- In any case, she'll have to be severely punished.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
- I have a severe pain here.
Yakında yağmur yağmazsa, ciddi kuraklık problemleri olabilir.
- Unless it rains in Ethiopia soon, there could be severe drought problems.
Dinamit balıkçılığı resif ekosistemler için son derece tahrip edicidir.
- Dynamite fishing is extremely destructive to reef ecosystems.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Ton son derece çok bilmiş.
- Tom is extremely sophisticated.
Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
- Tom and his brothers are extremely close.
Tom aşırı derecede ikna edicidir.
- Tom is extremely persuasive.
Tom aşırı derecede yorgun olduğunu söyledi.
- Tom said he was extremely tired.
Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
- I removed her number after severing our friendship.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
Mary fazlasıyla çekici.
- Mary is extremely attractive.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.
Tom, aşırı gergin görünüyor.
- Tom looks extremely nervous.
In general, little girls are fond of dolls.
- Genel olarak küçük kızlar bebekleri çok severler.
My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
I used to be a cat lover.
- Ben bir kedi severdim.
I have been a lover of sports since I was young.
- Gençliğimden beri bir spor sever oldum.