He has made a fortune through hard work.
- O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
A week before she died she changed her will and left her entire fortune to her dog Pookie.
- O ölmeden bir hafta önce vasiyetini değiştirdi,bütün servetini köpeği Pookie'e bıraktı.
I dream of a society whose wealth is distributed fairly.
- Servetin adil bir biçimde dağıldığı bir toplum hayal ediyorum.
I was given a minor share of my father's wealth.
- Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.
I'm going to give all my possessions away.
- Bütün servetimi bağışlayacağım.
He lost all his possessions.
- O, bütün servetini kaybetti.
Mary went on a shopping spree after coming into some money.
- Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
All the wealth in the world is worthless when you're dead.
- Öldüğünüzde dünyadaki tüm servet değersizdir.
How much is Tom's estate worth?
- Tom'un servet değeri ne kadar?
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
The total net worth of the world's richest people rose by 18% in 2016 to $7.67 trillion.
- Dünyanın en zengin insanlarının toplam net serveti 2016 yılında % 18 artarak 7.67 trilyon dolara yükseldi.
For all his riches he is not happy.
- Bütün servetine rağmen o mutlu değildir.
This ball is that boy's treasure.
- Bu top o çocuğun servetidir.
How to distribute abundance is a great problem.
- Serveti nasıl dağıtacağın büyük bir sorundur.
He lost all his possessions.
- O, bütün servetini kaybetti.
I'm going to give all my possessions away.
- Bütün servetimi bağışlayacağım.
He lost all his riches.
- Bütün servetini kaybetti.
Despite his riches, he's not contented.
- Servetine rağmen, memnun değil.