sergileme

listen to the pronunciation of sergileme
Turkish - English
presentation
exhibition
shewing
expo
exhibit

Tom has never exhibited any violent tendencies. - Tom herhangi bir şiddet eğilimi sergilemedi.

Tom's wife loves to exhibit her jewelry. - Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor.

presentment
exposition
performing
exposure
display
execution
exhibition, display; presentation
exhibition, display, displaying
array
showing
sergilemek
{f} display
sergilemek
{f} exhibit

Tom's wife loves to exhibit her jewelry. - Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor.

sergileme salonu
(Ticaret) showroom
sergileme kuralları
(Pisikoloji, Ruhbilim) display rules
sergileme merakı
exhibitionism
sergilemek
{f} expose
sergilemek
set out
sergilemek
flaunt
sergilemek
put on display
sergilemek
blazon
sergilemek
present
sergilemek
parade
sergilemek
lay
sergile
{f} exhibit

He hopes to exhibit his paintings in Japan. - Resimlerini Japonya'da sergilemeyi düşünüyor.

Please do not handle the exhibits. - Lütfen sergileri ellemeyin.

gerçekleri sergileme
recital of fact
sergilemek
display of smth
sergilemek
emcee
sergilemek
to exhibit, display, put (something) on display
sergilemek
to show, set forth
sergilemek
shew
sergilemek
execute
sergilemek
show
sergilemek
flourish
sergilemek
to exhibit, to display; to present; to show
Turkish - Turkish
Sergilemek işi, teşhir
teşhir
Sergilemek
teşhir etmek
sergilemek
Vermek veya sunmak
sergilemek
Bazı şeyleri göstermek, tanıtmak veya satmak amacıyla herhangi bir biçimde, herkesin görebileceği bir yere yerleştirmek, teşhir etmek
sergileme
Favorites