Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Onun duyguları kolayca incinir.
- Her feelings are easily hurt.
Kendini iyi hissetmediği için yatakta kaldı.
- He stayed in bed because he wasn't feeling well.
Tom'un iyi hissetmediğini derhal söyleyebilirim.
- I could tell right away that Tom wasn't feeling well.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Çok aç hissetmiyordum.
- I was not feeling very hungry.
Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
- I awoke this morning feeling very ill.
Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
- Feeling the house shake, I ran out into the street.
Sanırım onun duygularını incittim.
- I think I hurt his feelings.
Sanırım Tom biraz stresli hissediyor.
- I think Tom is feeling a little stressed.