Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
Ne garip bir mesaj! Herhangi bir gönderen veya alıcı da yok.
- What a strange message! There is no sender and no recipients either.
Sophie bilinmeyen göndericiden bir mektup daha almayı dört gözle bekliyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
Sevgililer Günü'nde çikolata göndermek, Hristiyan olmayanlar için aptalca bir başlangıç.
- It is a silly practice for non-Christians to send chocolates on St. Valentine's Day.
Japonya'ya bir koli göndermek istiyorum.
- I want to send a parcel to Japan.
O mektubu göndermeyi unutma.
- Don't forget to send that letter.
Bunları Japonya'ya göndermek istiyorum.
- I'd like to send these to Japan.
Onu Kaliforniya'ya gönderiyorum.
- I'm sending her to California.
Eğer sana marshmallow gönderebilseydim, Trang, yapabilecektim.
- If I could send you a marshmallow, Trang, I would.
Diğer koloniler yardım etmek için asker göndermeye başladı.
- The other colonies began sending troops to help.