selef

listen to the pronunciation of selef
Turkish - English
predecessor

His background parallels that of his predecessor. - Onun alt yapısı onun selefininki ile paralellik göstermektedir.

I intend to follow my predecessor's policy. - Selefimin politikasını izlemeye niyetliyim.

(Latin) auctor
forerunner
dominator
follower
predecessor öncel
(one's) predecessor (in a position)
selef şirket
(Ticaret) predecessor company
halef selef
predecessor successor
halef selef olmak
to be successor and predecessor to each other
halef ve selef
successor and predecessor
Turkish - Turkish
(Hukuk) Kendi yerine geçilen kimse
(Osmanlı Dönemi) (Self) Eskiden olan. Evvelce bulunmuş olan
(Osmanlı Dönemi) Önde olmak, ileri geçmek
(Osmanlı Dönemi) Yerine geçilen
(Osmanlı Dönemi) Eski adam
Bir görevde, bir makmada kendinden önce bulunmuş olan kimse
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, ardıl karşıtı: "Hâlbuki yeni patron selefine hiç benzemiyordu."- H. Taner
Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel, ardıl karşıtı
(Osmanlı Dönemi) evvelce bulunmuş olan, yerine geçilen
halef selef
Biri ötekinin makamını alan
halef selef olmak
Biri ötekinin makamını almak, yerine geçmek
selef
Favorites