Mary took her time choosing a dress even though Tom was waiting for her.
- Tom onu bekliyor olsada, Mary'nin bir elbise seçmesi zamanını aldı.
Tom often has trouble choosing what clothes to wear.
- Tom'un çoğunlukla hangi elbiseleri giyeceğini seçmede sorunu var.
You have only three options to select.
- Seçmek için sadece üç seçeneğin var.
At the moment, you are entering your sentences in the wrong place. You should select Contribute at the top of the page and then Add sentences.
- Şu anda, cümlelerini yanlış yere giriyorsun. Sayfanın tepesinde katkıda bulun ve sonra cümleler ilave edin'i seçmelisin.
I think you should pick Tom.
- Bence Tom'u seçmelisin.
I want to pick out a present for my friend.
- Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.
The judges haven't yet picked the best book.
- Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
He had no other choice but to choose the names randomly.
- İsimleri rastgele seçmekten başka seçeneği yoktu.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
On election day, voters chose Nixon.
- Seçim günü, seçmenler Nixon'u seçti.
Will the Social Democrats succeed in mobilizing enough voters on Election Day?
- Sosyal Demokratlar seçim günü yeterince seçmeni harekete geçirmeyi başaracak mı?
You have only three options to select.
- Seçmek için sadece üç seçeneğin var.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
It took her a long time to choose a hat.
- Bir şapka seçmek onun uzun bir süresini aldı.
You have only three options to select.
- Seçmek için sadece üç seçeneğin var.
We have to pick a place to set up the tent.
- Çadır kurmak için bir yer seçmek zorundayız.
I want to pick out a present for my friend.
- Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.
You leave me no choice in the matter.
- Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
We're giving you a choice.
- Sana bir seçme hakkı veriyoruz.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
You may choose any book you like.
- Beğendiğin herhangi bir kitabı seçebilirsin.
In the end she chose another kitten.
- Sonunda diğer kedi yavrusunu seçti.
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
You or I will be chosen.
- Siz ya da ben seçileceğim.
Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
- Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
Yuri Andropov was elected Chairman of the Presidium of the Supreme Soviet on June 16, 1983.
- Yuri Andropov 16 Haziran 1983 te Yüce Rusya'nın Başbakanlık Heyetinin başkanı seçilmişti.
In 1860, Lincoln was elected President of the United States.
- 1860'ta Lincoln, ABD başkanlığına seçildi.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
I hope to find a job of my own choosing.
- Kendi seçtiğim bir işi bulmayı umuyorum.
Yuri Andropov was elected Chairman of the Presidium of the Supreme Soviet on June 16, 1983.
- Yuri Andropov 16 Haziran 1983 te Yüce Rusya'nın Başbakanlık Heyetinin başkanı seçilmişti.
In 1860, Lincoln was elected President of the United States.
- 1860'ta Lincoln, ABD başkanlığına seçildi.
He had no other choice but to choose the names randomly.
- İsimleri rastgele seçmekten başka seçeneği yoktu.
You have to pick one.
- Bir tane seçmek zorundasın.
I have to pick one of them.
- Onlardan birini seçmek zorundayım.
It took me a long time to pick out a new pair of glasses.
- Yeni bir gözlük seçmek uzun zamanımı aldı.
I want to pick out a present for my friend.
- Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.
I don't think it's fair to single out Tom.
- Tom'u seçmenin adil olduğunu sanmıyorum.
Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
- Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.
The president shall be selected by majority vote.
- Başkan çoğunluğun oyu ile seçilecek.
Those selected will have to face extensive medical and psychological tests.
- Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.
Did you pick one yet?
- Henüz birini seçtin mi?
I have to pick one of them.
- Onlardan birini seçmek zorundayım.
Which book did you pick out to send to Anne?
- Anne'ye göndermek için hangi kitabı seçtin?
You can pick out any book you like.
- Beğendiğin kitabı seçebilirsin.
Those selected will have to face extensive medical and psychological tests.
- Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.
The president shall be selected by majority vote.
- Başkan çoğunluğun oyu ile seçilecek.
You have only three options to select.
- Seçmek için sadece üç seçeneğin var.