seçkinleştirmek

listen to the pronunciation of seçkinleştirmek
Turkish - English
gentrify
to renovate something, especially housing, to make it more appealing to the middle classes
renovate so as to make it conform to middle-class aspirations; "gentrify a row of old houses"; "gentrify the old center of town
{f} improve a neighborhood by renovating old buildings in order to attract wealthier families
When a street or area is gentrified, it becomes a more expensive place to live because wealthy people move into the area and buy the houses where people with less money used to live. The local neighbourhood, like so many areas of Manhattan, is gradually being gentrified. + gentrification gen·tri·fi·ca·tion the gentrification of the area
seçkin
distinguished

The people thought that he was a distinguished scientist. - İnsanlar onun seçkin bir bilim adamı olduğunu düşündü.

You look very distinguished. - Çok seçkin görünüyorsun.

seçkin
outstanding

Tom was an outstanding coach. - Tom seçkin bir koçtu.

Tom did outstanding work. - Tom seçkin bir iş yaptı.

seçkin
eminent

The monument was erected in honor of the eminent philosopher. - Anıt seçkin filozof onuruna dikilmiştir.

Picasso is an eminent painter. - Picasso seçkin bir ressamdır.

seçkin
prominent

He felt ill at ease among prominent scholars. - Seçkin bilim adamları arasında huzursuz hissetti.

seçkin
privileged

You're a very privileged person. - Sen çok seçkin bir insansın.

seçkin
{s} exclusive

That's an exclusive golf club. - O, seçkin bir golf kulübüdür.

seçkin
choice
seçkin
selected
seçkin
well-chosen
seçkin
flower
seçkin
exquisite
seçkin
distinguish

The people thought that he was a distinguished scientist. - İnsanlar onun seçkin bir bilim adamı olduğunu düşündü.

Tom is very distinguished looking. - Tom çok seçkin görünümlü.

seçkin
rarefied
seçkin
select
seçkin
eligible
seçkin
elite

Fight back against the oppression of the ruling elite. - Yöneten seçkinlerin zulmüne karşı direnin.

The representatives of the elite continue to think according to the categories of the past. - Seçkinlerin temsilcileri geçmişin kategorilerine göre düşünmeye devam ediyorlar.

seçkin
excellent
seçkin
top hole
seçkin
topflight
seçkin
select, choice; distinguished, outstanding, superior
seçkin
select, distinguished, choice
seçkin
pre eminencent
seçkin
top line
seçkin
picked
seçkin
well chosen
seçkin
vintage
seçkin
preeminent
seçkin
palmary
Turkish - Turkish

Definition of seçkinleştirmek in Turkish Turkish dictionary

Seçkin
elit
Seçkin
mümtaz
seçkin
Bir toplumda gücü ve saygınlığı olan kişi veya grup
seçkin
Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena, elit
seçkin
Benzerleri arasında niteliklerinin yüksekliğiyle göze çarpan, üstün, mümtaz, güzide, mutena, elit: "Aralarında yurt çapında ün yapmış bilim adamları vardı, mühendisler vardı, kadın erkek seçkin aydınlar vardı."- H. Taner
seçkinleştirmek
Favorites