Neden bana böyle küçümseyen bir görünüm veriyorsun?
- Why are you giving me such a scornful look?
Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.
- Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; onlar kendilerini yargılamak yerine anlamak için zorlarlar.
- True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
Küçümseme aptalların yemeğidir.
- Scorn is the food of fools.
Böylesine bir davranış için aşağılamaktan başka hiçbir şey hissetmiyorum.
- I feel nothing but contempt for such behavior.
Herkes alaycı bir biçimde ona güldü.
- All scornfully laughed at him.
Tom küçümsemenin altında.
- Tom is below contempt.
En iyi intikam ilgisizlik, küçümsemedir.
- The best revenge is indifference, contempt.
Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
- There was a scornful note in his voice.
Herkes Dan'ın küçümseyen tavrından bıktı.
- Everybody is fed up with Dan's scornful attitude.
He scorned her romantic advances.
Zucchini and cauliflower seem to be widely scorned vegetables.
The newspapers were filled with letters and articles pouring scorn on the very idea of evolution and the less the writers knew about the subject, the more violent their attack was. (From Seven Biologists by T.H. Savory, F.E Joselin and John Walton).