Bana o kravatı gösterir misin?
- Could you show me that necktie?
Çok parlak bir kravat taktı.
- He wore a very loud necktie.
Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
- We were tied to our decision because we signed the contract.
O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
- That child could barely manage to tie his shoes.
Papyon ona savurgan bir hava verir.
- The bow tie gives him an air of extravagance.
Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.
- Tom took off his jacket and untied his bow tie.