scanty; not abundant or plentiful

listen to the pronunciation of scanty; not abundant or plentiful
English - Turkish

Definition of scanty; not abundant or plentiful in English Turkish dictionary

spare
{f} canını bağışlamak
spare
{f} öldürmemek
spare
{f} harcamamak
spare
fazla olarak
spare
azlık
spare
kıyamamak
spare
arık
spare
yedek

Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı. - Tom opened the trunk to get the spare tire.

Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor. - Tom is making spare parts in a car factory.

spare
boş

Boş zamanımda gitar çalarım. - I play the guitar in my spare time.

Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler. - Yuriko arranges flowers in her spare time.

spare
kıt
spare
serbest
spare
spare parts yedek parçalar spar
spare
{s} sıska
spare
{i} ihtiyat
spare
{s} zayıf
spare
{s} fazla (para): Do
spare
spare cash ihtiyat akçesi
spare
kıt dar
spare
{f} kıymamak
English - English
spare

a spare diet.

scanty; not abundant or plentiful
Favorites