Tom was disrespectful, wasn't he?
- Tom saygısızdı, değil mi?
I didn't mean to be disrespectful.
- Saygısızlık etmek istemedim.
I don't want to be rude to Tom.
- Tom'a saygısızlık etmek istemem.
I think Tom is inconsiderate.
- Tom'un saygısız olduğunu düşünüyorum.
Tom said I was being inconsiderate.
- Tom saygısız davrandığımı söyledi.
I hate dismissive people.
- Saygısız insanlardan nefret ederim.
Sami's family was much esteemed in Cairo.
- Sami'nin ailesi Kahire'de çok saygındı.
I've been invited to speak in front of esteemed groups such as yourselves.
- Sizin gibi saygın grupların önünde konuşmak için davet edildim.
I respect the elderly.
- Yaşlılara saygı duyarım.
The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
Give my regards to your family.
- Ailenize saygılarımı iletin.
Please give my kind regards to your parents.
- Lütfen anne babanıza saygılarımı iletin.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
Will you be so kind as to convey my compliments to her?
- Ona saygılarımı lütfeder misin?
With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position.
- Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.
Consideration is very necessary.
- Saygı çok gereklidir.
To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.
- Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.