I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
I know every word on this page.
- Bu sayfadaki her sözcüğü biliyorum.
My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
- Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
He turned over a new leaf in life.
- Hayatında beyaz bir sayfa açtı.
Take a sheet of paper and write!
- Bir sayfa kağıt alın ve yazın!
Leave this sheet blank.
- Bu sayfayı boş bırak.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
That company just put up a web page.
- O şirket sadece bir web sayfası koydu.
More than 90 percent of visits to a web page are from search engines.
- Bir web sayfası ziyaretçilerinin %90'ından daha fazlası arama motorlarındandır.