This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
Take a leaf out of his book.
- Onun kitabından bir sayfa al.
He turned over a new leaf in life.
- Hayatında beyaz bir sayfa açtı.
Take a sheet of paper and write!
- Bir sayfa kağıt alın ve yazın!
The sheets were soaked with sweat.
- Sayfalar terle doldu.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
That company just put up a web page.
- O şirket sadece bir web sayfası koydu.
This web page can't be displayed.
- Bu web sayfası görüntülenemiyor.