I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
I know every word on this page.
- Bu sayfadaki her sözcüğü biliyorum.
My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
- Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
Tom promised Mary that he'd turn over a new leaf.
- Tom Mary'ye hayatında yeni bir sayfa açacağına söz verdi.
Give me a blank sheet of paper.
- Bana boş bir sayfa kağıt verin.
The sheets were soaked with sweat.
- Sayfalar terle doldu.
This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.