The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
- Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
We'll be totally defenseless.
- Biz tamamen savunmasız olacağız.
Tom looks vulnerable.
- Tom savunmasız görünüyor.
We're still vulnerable.
- Biz hâlâ savunmasızız.
She advocated equal rights for women.
- Kadınlar için eşit hakları savundu.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
We are defending the same cause.
- Biz aynı nedeni savunuyoruz.
I was defending myself.
- Kendimi savunuyordum.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
Paris did her best to defend her liberties.
- Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.