savunmalar

listen to the pronunciation of savunmalar
Turkish - English

Definition of savunmalar in Turkish English dictionary

savunma
{i} defense

Attack is the best form of defense. - Saldırı en iyi savunma şeklidir.

She allegedly killed him in self defense. - İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.

savunma
plea

A plea bargain is out of the question. - Bir savunma pazarlık söz konusu değildir.

The man pleaded self-defence. - Adam kendini savunmak için yalvardı.

savunma
{i} defence

Fever is one of the body's defence mechanisms. - Ateş, vücudun savunma mekanizmalarından biridir.

The defence attorney did his best on behalf of Tom to secure his acquittal. - Savunma avukatı onun beraatini güvenceye almak için Tom adına elinden geleni yaptı.

savunma
defending

Tom was green behind the ears when it came to defending himself in court. - Tom, mahkemede kendini savunma konusunda daha çok toydu.

She's not here for the purpose of defending herself against these accusations. - O bu suçlamalara karşı kendini savunmak amacıyla burada değil.

savunma
justification
savun
{f} advocate

He advocated the reduction of taxes. - Vergilerin azaltılmasını savundu.

He advocated abolishing class distinctions. - O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.

savunma
apology
savunma
self-defense

Tom killed Mary in self-defense. - Tom Mary'yi kendini savunmada öldürdü.

Tom told the police that he shot Mary in self-defense. - Tom polise Mary'yi kendini savunma amacıyla vurduğunu söyledi.

savunma
(Politika, Siyaset) protection
savunma
self-defence

Mary took a self-defence class. - Mary kendini savunma dersi aldı.

Dan claimed that he acted in self-defence. - Dan kendini savunmak için hareket ettiğini iddia etti.

savunma
defenses

Our army broke through the enemy defenses. - Ordumuz düşman savunmasını yardı geçti.

The Germans had strong defenses. - Almanların güçlü savunmaları vardı.

savunma
advocating
savunma
maintenance
savun
{f} defending

Tom was green behind the ears when it came to defending himself in court. - Tom, mahkemede kendini savunma konusunda daha çok toydu.

I was defending myself. - Kendimi savunuyordum.

savun
defend

Paris did her best to defend her liberties. - Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.

It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers. - Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.

savun
argue for
savun
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

savunma
pleading
savunma
advocacy
savunma
fullback
savunma
apologia
savunma
the defence
savunma
in defence
savunma
defence of
savunma
{i} argument

The most perfidious way of harming a cause consists of defending it deliberately with faulty arguments. - Bir sebebe zarar vermenin en haince yolu kasten yanlış görüşleri savunmaktan oluşur.

Why did the lawyer lose in the argument? - Avukat savunmada niçin kaybetti?

savunma
in defense

They fought in defense of their country. - Ülkelerinin savunmasında savaştılar.

ilkel savunmalar
(Pisikoloji, Ruhbilim) ur defenses
savunma
vindication
savunma
speech
savunma
defence [Brit.]
savunma
self defense

She allegedly killed him in self defense. - İddialara göre o onu kendini savunmak için öldürdü.

savunma
rampart
savunma
hearing
savunma
defensive

Tom was very defensive. - Tom çok savunmacıydı.

Why is Tom being so defensive? - Tom neden bu kadar savunmacı oluyor?

savunma
self defence [Brit.]
savunma
pleadings
savunma
(Hukuk) protection, shielding
savunma
defence, defense; plea
savunma
defense, defending
savunma
self defence
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) müdâfaât
Savunma
defans
Savunma
müdafaaname
Savunma
savunu
savunma
Bir kişi veya düşünceyi doğru, haklı göstermeyi amaçlayan yazı veya konuşma, savunu, müdafaaname
savunma
Saldırıya karşı koyma, müdafaa
savunma
Kendi kalesini korumak için oyun süresince bir takımın gösterdiği çaba, defans
savunma
Futbolda kendi kalesini korumak için oyun süresince bir takımın gösterdiği çaba, defans
savunma
Saldırıya karşı koyma, müdafaa: "Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunma hattı, Millî Misak'taki Türkiye sınırı idi."- F. R. Atay
savunma
(Osmanlı Dönemi) müdâfaa