Para sorunumuz olursa her zaman tasarruflarımızdan bir kısmını harcayabiliriz.
- If we have money problems we can always dip into our savings.
Tom bana işini kaybetse bile tasarrufları ile bir süre yaşayabileceğini söyledi.
- Tom told me that he could live off his savings for a while if he lost his job.
Acil bir durumda birikimlerine baş vurabilirsin.
- In an emergency you can fall back on your savings.
O, birikimlerini topladı.
- He added to his savings.
Milyonlarca insan bütün birikimlerini kaybetti.
- Millions of persons lost all their savings.
Doktor faturaları birikimlerimizi gerçekten azaltıyor.
- Doctors' bills really cut into our savings.
Kimse içeceklerden tasarruf ederek zengin olmadı.
- Nobody ever got rich by saving on drinks.
Tom üniversite için para tasarrufu yapıyor.
- Tom is saving money for college.
Evliliğini kurtarmak için çalışmak zorundasın.
- You need to work on saving your marriage.
O, onu kurtarmak için hayatını riske attı.
- She risked her life to save him.
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- Bill dived into the river to save the drowning child.
Tom para biriktirmek için bir yol arıyor.
- Tom is looking for a way to save money.
Para biriktirmek için masrafları kısmalıyız.
- We must cut our expenses to save money.
Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
- Bill dived into the river to save the drowning child.
Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.
- Tom died trying to save a child from a burning building.
Bu mektupları saklamak gerçekten gerekli mi?
- Is it really necessary to save these letters?
Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.
- I wanted to save this for a special occasion.
Şu kana susamış köpeklerden kendilerini korumak için onlar bahçeye koştular.
- They ran into the garden to save themselves from those blood-thirsty hounds.
Onun seks skandalı serpintisi sırasında yüzünü korumak için saçma bir girişimde bulundu.
- He made a farcical attempt to save face during the fallout of his sex scandal.
Oyunu kaydetmek ister misiniz?
- Would you like to save the game?
Sana biraz zaman kazandırmak için bir yolum olduğunu düşünüyorum.
- I think I have a way to save you some time.
Şu anda evliliğimi yalnızca bir çocuk kurtarabilir.
- At the moment only a child can save my marriage.
Tom için biraz kek ayırmak isteyebilirsin.
- You might want to save some cake for Tom.
Bu mektupları saklamak gerçekten gerekli mi?
- Is it really necessary to save these letters?
Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.
- I wanted to save this for a special occasion.
Kapatmadan önce dosyayı kaydetmeyi unuttum.
- I forgot to save the file before switching off.
Oyunu kaydetmek ister misiniz?
- Would you like to save the game?
Yurt dışında eğitim yapmak için para biriktiriyorum.
- I am saving money in order to study abroad.
Yurt dışında bir yolculuk için para biriktiriyor.
- He is saving money for a trip abroad.
Aylığımın dışında, birkaç dolar biriktirmeye başladım.
- Out of my salary, I had begun to save a few dollars.
Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
- Protecting the environment means saving ourselves.
Biri hariç tüm işçiler eve gitti.
- All the workers went home save one.
Pazar hariç her gün çalışırım.
- I work every day save Sundays.
Dosyalarınızı bir CD'ye kaydetmelisiniz.
- You must save your files on a CD.
Dosyayı hangi klasöre kaydettin?
- In which folder did you save the file?
Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
- Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages?
Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
- Protecting the environment means saving ourselves.
business cards templates
brittney james
butterfly cell phone.
Zaman kazanmak için bilgisayar kullandık.
- We used the computer in order to save time.
Zaman kazanmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to save time?
Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.
- Nothing but a miracle can save her now.
Başkan enerji tasarrufu yapmak için herkesi aradı.
- The President called on everyone to save energy.
Kara gün için tasarruf etmek zorundayız.
- We have to save for a rainy day.
Birçok çiftçi kuraklık sırasında beslenme maliyetlerinde tasarruf etmek için kendilerini stoktan mahrum bırakmak zorunda kaldılar.
- Many farmers had to divest themselves of stock during the drought to save on feeding costs.
The collapse of Enron wiped out the life savings of many people, leaving them poor in their retirement.
The goaltender made a great save.
The giant wrestler continued to beat down his smaller opponent, until several wrestlers ran in for the save.
Only the parties may institute proceedings, save where the law shall provide otherwise.
The game console can store up to eight saves on a single cartridge.
... VP9, which is a huge bandwidth savings. ...
... and education, and reducing our deficit in a sensible way, using the savings from ending ...