Some were unwilling to fight.
- Bazıları savaşmak için isteksiz.
Americans simply had no desire to fight.
- Amerikalıların sadece savaşmak için herhangi bir arzusu yoktu.
Dan was an expert at psychological warfare.
- Dan bir psikolojik savaş uzmanıydı.
Dan knows very well how to deal with psychological warfare.
- Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
Sometimes the Allies could not avoid battle.
- Müttefikler bazen savaştan kaçınamadı.
Many soldiers suffered terrible wounds in the battle.
- Birçok asker savaşta kötü yaralardan acı çekti.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
He was sent into combat.
- O, savaşa gönderildi.
I didn't know that Mr. Williams fought in the Vietnam War.
- Bay Williams'ın Vietnam Savaşı'nda savaştığını bilmiyordum.
Tom fought with all his might.
- Tom bütün gücüyle savaştı.
If she wants a war, she's got a war.
- Savaşmak istiyorsa bir savaşı var.
Bush doesn't want to make wars in order to control Central Asian oil.
- Bush Orta Asya petrolünü kontrol etmek için savaşmak istemiyor.
Bush doesn't want to make wars in order to control Central Asian oil.
- Bush Orta Asya petrolünü kontrol etmek için savaşmak istemiyor.
Eisenhower had campaigned to end the war.
- Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
This game has you battle against hordes of evil stoats.
- Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.
Everybody must unite to fight against AIDS.
- Herkes AIDS'e karşı savaşmak için birleşmelidir.
You have to fight against this other woman.
- Bu diğer kadına karşı savaşmak zorundasın.
Tom began to experience remorse for his actions during the war.
- Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.
The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
- Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
Tom and Mary struggled to make ends meet.
- Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
There's no sign of a struggle.
- Bir savaş işareti yok.
Without supplies, his army could not fight very long.
- Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.
Americans simply had no desire to fight.
- Amerikalıların sadece savaşmak için herhangi bir arzusu yoktu.
The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.
- Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.
The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union.
- Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.
There was fighting in the streets.
- Sokaklarda savaş vardı.
He died fighting in the Vietnam War.
- Vietnam savaşında savaşırken öldü.
After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
- Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.
Anarchy can happen during wartime.
- Savaş sırasında anarşi olabilir.