Definition of satmak in Turkish English dictionary
- sell
Every year, the organisation organises a number of meetings of volunteers who go door-to-door to sell Frisian books.
- Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.
Tom's work is selling second-hand cars.
- Tom'un işi ikinci-el arabalar satmaktır.
- trade
- get rid of somebody
- (Ticaret) carry
- seli
- pretend
- move
- (Ticaret) selling
Selling cars is my job.
- Arabaları satmak benim işimdir.
The buying and selling of peoples' personal information is becoming a big issue.
- İnsanların kişisel bilgilerini almak ve satmak önemli bir sorun oluyor.
- sell out
- sell somebody out
- dispose of
I want to dispose of the land.
- Ben arazimi satmak istiyorum.
He wants to dispose of his books.
- O, kitaplarını satmak istiyor.
- offload
- vend
- resell
They buy these goods cheaply overseas and then mark them up to resell at home.
- Bu malları yurt dışından ucuza alıyorlar ve daha sonra yurtta satmak için zam yapıyorlar.
- unload
- (birini) sell smb. down the river
- market
He breeds cattle for market.
- O, satmak için sığır besler.
- (Hukuk) to sell
Every year, the organisation organises a number of meetings of volunteers who go door-to-door to sell Frisian books.
- Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.
She didn't want to sell the book.
- Kitabı satmak istemedi.
- (arkadaşlarını) give the game away
- slang to get rid of (somebody). kendini satmasını bilmek to know how to sell oneself (usually used of people whose advancement rests, not on real merit, but on glib, self-adulatory talk). satıp savmak to sell all that one has
- to sell, to flog; to pretend; to get rid of (sb), to choke (sb) off, to dispose of sb/sth; to sell sb out
- to put on a show of, affect, pretend to: Adam malumat satıyor. The fellow's pretending to knowledge (which he in no way possesses)
- push off
- realize
- flog
- {f} handle
- satmak (arkadaş vb)
- (Argo) sell out
- satmak için almak
- have for sale
- dışarıya satmak
- export
- açık artırma ile satmak
- auction off
- caka satmak
- show off
- perakende satmak
- retail
- bütün malını satmak
- sell out
- hepsini satmak
- sold out
- hepsini satmak
- close out
- hepsini satmak
- (Ticaret) sell out
- kurum satmak
- show off
- kurum satmak
- put on airs
- kurum satmak
- swagger
- kurum satmak
- swank
- perakende satmak
- (Ticaret) sell retail
- sat
- (Bilgisayar) row
- toptan satmak
- sell wholesale
- toptan ucuza satmak
- (Ticaret) dump
- sat
- sell
He decided to sell the car.
- Arabayı satmaya karar verdi.
The dealer wants to sell a car.
- Satıcı bir araba satmak istiyor.
- sat
- {f} sale
He realized a large sum by the sale of the plantation.
- O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.
The sale of cigarettes should be banned.
- Sigara satışı yasaklanmalıdır.
- sat
- {f} sold
Tomatoes are sold by the pound.
- Domatesler Paund ile satılır.
This medicine is still not sold in pharmacies.
- Bu ilaç, halen eczanelerde satılmamaktadır.
- sat
- vend
Tom saw vending machines everywhere when he visited Japan.
- Tom Japonya'yı ziyaret ettiğinde her yerde otomatik satış makinaları gördü.
You can buy the ticket from the vending machine too.
- Otomattan da bilet satın alabilirsin.
- sat
- {f} selling
The poor girl made a living by selling flowers.
- Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes.
- Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.
- birini satmak
- standing somebody up - "I waited almost an hour but she didn't come, She stood me up."to bail out on someoneto sell out someoneto sell out someone down the riverto dog someone
- fener yapmak veya satmak işi
- flashlight to make or sell the work
- satma
- sell
- yok satmak
- (for a merchant) to have nothing left to sell
- yok satmak
- to have nothing for sale
- Müslüman mahallesinde salyangoz satmak
- to sell refrigerators to the Eskimos
- adam satmak
- get rid of (someone)
- afi kesmek/satmak/yapmak
- slang to give oneself airs, swagger, show off
- akıl satmak
- to give useless advice
- alıp satmak
- to deal in sth
- avurt satmak
- to talk big
- avurt satmak/şişirmek
- to brag, talk big
- azamet satmak
- to put on grand airs, act high and mighty
- açık artırma ile satmak
- auction
- açık artırma ile satmak
- to auction off
- açık artırma ile satmak
- sell by auction
- açık artırma ile satmak
- sell at auction
- açık artırma ile satmak
- auctioneer
- açığa satmak (borsa)
- (Ticaret) go short
- beylik satmak
- to give oneself airs
- bilgi satmak
- trot out (knowledge)
- caka satmak
- swagger
- caka satmak
- to swagger, to swank, to show off
- caka satmak
- put on side
- caka satmak
- put on an act
- caka satmak/ yapmak
- to show off, swagger
- daha ucuza satmak
- undercut
- daha ucuza satmak
- cut under
- daha çok satmak
- outsell
- defolu mal satmak
- (Ticaret) sell seconds
- değersiz bir şeyi satmak
- fob off smth. on smb
- dışarı satmak
- to export
- fahiş fiyatla satmak
- overcharge
- fiyaka satmak
- to show off
- fiyaka satmak
- slang to put on airs, show off
- fiyatından aşağıya satmak
- to sell (something) at a price below cost
- haraç mezat satmak
- to sell by auction
- haraç mezat satmak
- to auction, auction off
- hile ile satmak
- fob off something on somebody
- hile ile satmak
- fob off smth. on smb
- hile ile satmak
- hustle
- hile ile satmak
- fob
- hisse satmak
- (Ticaret) float share
- hisse senedi satmak
- (Ticaret) float share
- indirimli satmak
- sell at a discount
- indirimli satmak
- to close out
- indirimli satmak
- (Ticaret) sell with discount
- kanunsuz satmak
- flog
- kapı kapı dolaşarak satmak
- peddle
- kargayı bülbül diye satmak
- (Konuşma Dili) 1. to praise the politeness and refinement of someone rude and unrefined. 2. to try to pass off someone/something ugly as beautiful; to swindle someone
- kendini ağır satmak
- to agree to something only after repeated requests
- kendini dirhem dirhem satmak
- to make a great show of reluctance
- komisyon ile satmak
- (Ticaret) sell on commission
- kurum satmak
- to put on airs, to swagger, to swank, to show off
- kurum satmak
- to put on airs; to show off
- kâr ederek satmak
- sell to the trade
- kârına satmak/la satmak
- to sell (something) at a profit
- körler mahallesinde ayna satmak
- to sell refrigerators to Eskimos, carry coals to Newcastle
- mallarının tümünü satmak
- sell up
- maçı satmak
- throw a fight
- parça parça satmak
- 1. to sell (something) piecemeal. 2. to sell (something) retail
- perakende satmak
- to retail
- reklâmla satmak
- push
- sendika aracılığı ile satmak
- syndicate
- sokaklarda satmak
- pitch
- suda balık satmak
- to make an empty promise
- suratı sirke satmak
- to have a very sour look on one's face
- tafra satmak
- to boast, to brag
- tafra satmak
- to talk big
- tartıyla satmak
- to sell (something) by weight
- tavır satmak
- to give oneself airs, put on
- tekrar satmak
- resell
- tereciye tere satmak
- to try to teach one's grandmother to suck eggs
- tereciye tere satmak
- to teach one's grandmother to suck eggs
- tereciye tere satmak
- carry coal to newcastle
- toptan satmak
- lump
- toptan satmak
- to wholesale
- ucuza satmak
- sell at a discount
- ucuza satmak
- (kitap vb.) remainder
- uyuşturucu satmak
- push
- yüksek kâr ile satmak
- sell at a premium
- zararına satmak
- to sell (something) at a loss
- zararına satmak
- to sell at loss
- zararına satmak
- sacrifice
- çalım satmak
- to swagger, to show off, to swank, to brag
- çalım satmak
- cut a dash
- çalım satmak
- to swagger
- çalıntı mal satmak
- fence
- çene satmak
- to chatter on and on