I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
I bought a bottle of beer at the liquor store.
- Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım.
At last, they purchased freedom with blood.
- Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.
Many Americans protested the purchase of Alaska.
- Birçok Amerikalı Alaska'nın satın alınmasını protesto ettiler.
Purchasing power has greatly fallen.
- Satın alma gücü çok düştü.
The Argentine president said that diabetes is a disease of people with high purchasing power.
- Arjantin devlet başkanı şekerin yüksek satın alma gücü olan insanların bir hastalığı olduğunu söyledi.
Are you going to buy a dictionary?
- Sözlük mü satın alacaksınız?
I love buying on eBay.
- eBay'dan satın almayı çok seviyorum.
I never go out without buying something.
- Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.
I went to the department store with a view to buying a present.
- Ben bir hediye satın almak amacıyla bir alışveriş merkezine gittim.