Ben biraz kurutulmuş tuzlu sığır eti buldum.
- I found some dried salted beef.
Tom tuzluğu aldı ve yumurtalarını tuzladı.
- Tom picked up the saltshaker and salted his eggs.
Kurutulmuş tuzlanmış sığır etin var mı?
- Do you have dried salted beef?
Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.
- You can't drink seawater because it's too salty.
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
O ilginç görünümlü bir tuzluk.
- That's an interesting-looking salt shaker.
Tuzluk masada olacak.
- The salt cellar will be on the table.
Hem tatlı hem de tuzlu su midyesi var.
- There are both freshwater and saltwater mussels.
Bu çorba bir şekilde tatsız. Belki biraz daha tuz mu ilave etneliyiz...?
- This soup is somehow bland. Maybe add more salt...?
Kurutulmuş tuzlanmış sığır etin var mı?
- Do you have dried salted beef?
Tuz ve biberle balığı çeşnilendirdim.
- I seasoned the fish with salt and pepper.
Daha fazla tuz gerekip gerekmediğini görmek için pirincin tadına bak.
- Taste the rice to see if it needs more salt.
Annem çorbanın tadına baktı ve biraz daha tuz ilave etti.
- My mother tasted the soup and added a little more salt.
Tuz ilavesi lezzeti adamakıllı artırdı.
- The addition of salt greatly improved the flavor.
Çok fazla tuz, lezzeti öldürür.
- Too much salt will kill the flavor.
Tavsiye ettiğim üzere babam tuzlu gıdaları azalttı.
- My father cut down on salty food as I had advised.
Bu yiyecek çok tuzlu.
- This food is too salty.
You can't drink seawater because it is too salty.
- You can't drink seawater because it's too salty.
You can't drink seawater because it's too salty.
- You can't drink seawater because it is too salty.
I never go as a passenger; nor, though I am something of a salt, do I ever go to sea as a Commodore, or a Captain, or a Cook.
That very tune reminded me of my adolescence.
- O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.