I met a boy, who showed me the way to this hall.
- Bana bu salonu gösteren bir çocukla karşılaştım.
There was a large crowd in the hall.
- Salonda büyük bir kalabalık vardı.
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
The local government closed all bars and saloons.
- Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
This evening we can meet in the cocktail lounge of the hotel.
- Bu akşam otelin kokteyl salonunda buluşabiliriz.
Shall I fetch Tom from the pleasure lounge?
- Tom'u eğlence salonundan getireyim mi?
She is neither in the kitchen nor in the living room.
- O, ne mutfakta ne de salonda.
She went to the beauty parlor.
- O, güzellik salonuna gitti.
Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.
- Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım.
Tom is in the back of the auditorium.
- Tom, konferans salonunun arka tarafındadır.
Tom asked the janitor to open the door to the auditorium.
- Tom hizmetliden konferans salonuna giden kapıyı açmasını istedi.
Our company's showroom was a hit with the ladies.
- Firmamızın sergi salonu bayanlar tarafından çok beğenildi.
Our showroom made a hit with young ladies.
- Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
Do you have any standing room?
- Bekleme salonunuz var mı?
The room is at the end of the hall.
- Oda salonun sonundadır.