Tom drank a protein shake.
- Tom bir protein sallaması içti.
Everybody started waving his flag.
- Herkes bayrağını sallamaya başladı.
I don't plan on rocking the boat.
- Tekneyi sallamak istemiyorum.
I don't plan on rocking the boat.
- Tekneyi sallamak istemiyorum.
We shook nuts from the tree.
- Biz ağaçtan fındıkları salladık.
The musician shook his head and pushed his little piano away.
- Müzisyen kafasını salladı ve küçük piyanosunu itti.
I felt the floor shake.
- Yerin sallandığını hissettim.
I felt the house shake.
- Ben evin sallandığını hissettim.
The hand that rocks the cradle rules the world.
- Beşik sallayan el dünyayı yönetir.
From what I've heard, their marriage is on the rocks.
- Duyduğuma göre onların evliliği sallantıda.
The dog wagged its tail eagerly.
- Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
Cookie wagged his tail and barked.
- Cookie kuyruğunu salladı ve havladı.
Tom waggled his finger at Mary.
- Tom Mary'ye parmağını salladı.
I rocked the baby on my knee.
- Bebeği dizimde salladım.
I rocked the baby in my arms.
- Bebeği kollarımda salladım.
The house started shaking.
- Ev sallanmaya başladı.
Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
- Tom Skeleton'un her organı sallanıyordu ve titriyordu.
She shouted and threatened a policeman by brandishing a knife.
- O, polise bağırdı ve bir bıçak sallayarak tehdit etti.
Tom brandished a shotgun on Mary.
- Tom, Mary'nin üzerine bir av tüfeği salladı.
Mary and Tom came to wave us good-bye at the train station.
- Mary ve Tom tren istasyonunda bize el sallamak için geldiler.
I don't plan on rocking the boat.
- Tekneyi sallamak istemiyorum.
Tom asked Mary to wave to him from the balcony.
- Tom Mary'nin balkondan ona el sallamasını istedi.
In the United States, a wave means good bye.
- Amerika Birleşik Devletlerinde bir el sallama güle güle anlamına gelir.