Satış departmanının bir üyesiyim.
- I am a member of the sales department.
Japonya'da hiç satış distribütörleri var mı?
- Do you have any sales distributors in Japan?
Satışlar bu yıl iki katına çıkmalıdır.
- Sales should double this year.
Onların satışları artıyor.
- Their sales are growing.
İndirimler ve satışlarla ilgili ilanlar sürekli olarak Tom'un cep telefonuna geliyor.
- Advertisements for discounts and sales constantly arrive on Tom's mobile phone.
Dün, annemle birlikte indirimli satışa gittim ve bana bir elbise alması için onu kışkırtmayı sürdürdüm.
- I went to a sale with my mother yesterday and kept hounding her to buy me a dress.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
- The salesperson persuaded her to buy the dress.
Tom bir yazılım şirketi için bölge satış müdürüdür.
- Tom is the district sales manager for a software company.
The sales-related activities of agent shall be limited to the following groups of customers.
Bu TV setini indirimli satıştan aldım.
- I bought this TV set at a bargain sale.
Dün, annemle birlikte indirimli satışa gittim ve bana bir elbise alması için onu kışkırtmayı sürdürdüm.
- I went to a sale with my mother yesterday and kept hounding her to buy me a dress.
Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Sigara satışı yasaklanmalıdır.
- The sale of cigarettes should be banned.
İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
- One of the items on your wish list is on sale.
Tom Mary'nin fırın satışında yardım etmeye istekli olacağını farzediyor.
- Tom assumes Mary will be willing to help with the bake sale.
Dün, annemle birlikte indirimli satışa gittim ve bana bir elbise alması için onu kışkırtmayı sürdürdüm.
- I went to a sale with my mother yesterday and kept hounding her to buy me a dress.
Tom indirimli satışlarda bir kamera aldı.
- Tom bought a camera at a bargain sale.
O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.
- He realized a large sum by the sale of the plantation.
Sigara satışı yasaklanmalıdır.
- The sale of cigarettes should be banned.
Parayı tezgahtara uzattı.
- He handed the salesclerk the money.
O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.
- She concealed the fact that she used to be a salesgirl.
He's likable and motivated: perfect for a career in sales.
Sales were up 12% over last year.
He was so convinced by the sales pitch that he put around $1 million of his own money into the funds.
He celebrated after the sale of company.
They are having a clearance sale: 50% off.
... I've been in sales in the plastics industry for 20 years. ...
... one country in Europe accounted for the sales ...