The sedative is taking effect.
- Sakinleştirici etkisini gösteriyor.
The nurse has given Tom a sedative.
- Hemşire, Tom'a sakinleştirici verdi.
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
Tom was hit by a tranquilizer dart.
- Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
Mary needs to be tranquilised.
- Mary'nin sakinleşmesi gerek.
I guess I have some tranquilizers in my bag.
- Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
I would like to live in the quiet country.
- Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
Tom and Mary are longtime residents.
- Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
Mike always stays cool.
- Mike her zaman sakin kalır.
Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections.
- Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
Even a worm will turn.
- En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Calm down, Tom. Take it easy.
- Sakin ol, Tom. Sinirlenme.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
- Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
At night, this street is very peaceful.
- Geceleyin bu sokak çok sakindir.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom sat very still on the couch.
- Tom kanepede çok sakin oturdu.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.