I think a drink would help me calm down.
- Bir içkinin beni sakinleştirmeye yardımcı olacağını düşünüyorum.
Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
For the residents of Edo, the first bonito of the year was something that had to be bought, even if it meant borrowing money.
- Edo sakinleri için yılın ilk palamudu borç para almak anlamına gelse bile alınması gereken bir şeydi.
Tom and Mary are longtime residents.
- Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
He was elected an official by the inhabitants of this town.
- O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.
The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
The wind calmed down in the evening.
- Rüzgar akşam sakinleşti.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
Take it easy! Don't be so nervous.
- Sakin ol! O kadar gergin olma!
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sakin ve huzurlu.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom sat very still on the couch.
- Tom kanepede çok sakin oturdu.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.