Mary needs to be tranquilised.
 - Mary'nin sakinleşmesi gerek.
I guess I have some tranquilizers in my bag.
 - Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
Tom asked Mary to be quiet.
 - Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.
I would like to live in the quiet country.
 - Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
Tom and Mary are longtime residents.
 - Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
The residents of this town are deeply religious and patriotic people.
 - Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.
In situations like these, it's best to remain calm.
 - Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
He remains calm in the face of danger.
 - O, tehlike karşısında sakin kalır.
Tom tried to act cool.
 - Tom sakin davranmaya çalıştı.
I was as cool as a cucumber.
 - Ben son derece sakindim.
He was elected an official by the inhabitants of this town.
 - O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.
Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections.
 - Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
Tom tried to stay composed.
 - Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
 - Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am also a citizen of Tokyo.
 - Ben de bir Tokyo sakiniyim.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
 - Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
Local residents are in a state of shock.
 - Yerel sakinler şok içinde.
She married a local boy.
 - O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
They have him sedated.
 - Onlar onu sakinleştirdiler.
They have Tom sedated.
 - Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
 - Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
 - Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
Tom was calm and collected.
 - Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
 - Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
 - O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
Even a worm will turn.
 - En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
 - Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
 - Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy and get well.
 - Sakin olun ve iyi geçinin.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
 - Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
This is a placid and cozy place.
 - Burası sakin ve sıcak bir yer.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
 - O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This forest is quiet and peaceful.
 - Bu orman sakin ve huzurlu.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
 - Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
The sea looks calm and smooth.
 - Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
 - Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Please remain perfectly still.
 - Lütfen tamamen sakin kal.
Tom stood perfectly still.
 - Tom kusursuzca sakin durdu.
They have Tom sedated.
 - Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
She's sedated, she could not hurt a fly.
 - O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
 - Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.