I guess I have some tranquilizers in my bag.
- Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.
Mary needs to be tranquilised.
- Mary'nin sakinleşmesi gerek.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
I never dreamed of there being such a quiet place.
- Ben böylesine sakin bir yer olduğunu asla hayal etmedim.
Tom and Mary are longtime residents.
- Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
For the residents of Edo, the first bonito of the year was something that had to be bought, even if it meant borrowing money.
- Edo sakinleri için yılın ilk palamudu borç para almak anlamına gelse bile alınması gereken bir şeydi.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
Mike always stays cool.
- Mike her zaman sakin kalır.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy. I can assure you that everything will turn out fine.
- Sakin olun. Ben her şeyin güzel olacağına sizi temin edebilirim.
Take it easy! Don't be so nervous.
- Sakin ol! O kadar gergin olma!
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
- Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
- Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.