sakar

listen to the pronunciation of sakar
Turkish - English
awkward

Seals are clumsy and awkward on land, but very graceful in the water. - Fok balıkları karada sakar ve gariptir, ancak suda çok zariftir.

Mary's sister is shy and awkward. - Mary'nin kız kardeşi utangaç ve sakardır.

clumsy

Seals are clumsy and awkward on land, but very graceful in the water. - Fok balıkları karada sakar ve gariptir, ancak suda çok zariftir.

The clumsy man envied her unusual talent. - Sakar adam onun sıra dışı yeteneğini kıskandı.

blundering
ham-fisted
accident-prone
gawkish
(deyim) all fingers and thumbs
all thumbs

I can't play the piano at all. I'm all thumbs. - Ben hiç piyano çalamıyorum. Sakarlığım üstümde.

When I wash dishes, I am all thumbs. - Ben bulaşıkları yıkarken, sakarım.

ham-handed
heavy hand
blaze
left-handed
gawky
butterfingered
clumsy, butterfingered, accident-prone
sacchar
unhandy
heavy handed
oaf
maladroit
left handed
clumsy, butterfingered, awkward, ham-fisted, ham-handed; blaze
blaze, white patch (on an animal's forehead)
ungainly
oafish
sakar işçi
cobbler
sakar kimse
gawk
sakar kimse
butterfingers
sakar olmak
have two left feet
sarsak ve sakar genç
hobbledehoy
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Çok ekşimiş süt ve pekmez
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi kırmak
(Osmanlı Dönemi) (C.: Sükur-Sakâr-Sıkâre-Sukure-Eskur) Çakır kuşu
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
Muğla-Marmaris karayolunda, çok güzel bir panoramaya sahip dağ geçidi
Cehennem
Muğla Marmaris karayolunda çok güzel bir panoramaya sahip dağ geçidi
(Osmanlı Dönemi) Cehennemin bir ismi
Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan (kimse)
Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan (kimse): "Orada ne babamın sakar hareketlerinden, ne annemin çehresindeki hüznünden haberim olurdu."- Y. K. Karaosmanoğlu
Büyük sepet
moçot
şaybalak
sakar meke
Yaban kazı
sakar otu
Yuvarlak başlı, pembe veya beyaz çiçekli çalı tipi bir bitki (Dorycnium)
sakar
Favorites