sakınmak

listen to the pronunciation of sakınmak
Turkish - English
{f} beware

You have to beware of strangers. - Yabancılardan sakınmak zorundasınız.

avoid

I swerved to avoid hitting a skunk. - Bir kokarcayı vurmayı sakınmaktan caydım.

be wary of
refrain
eschew
forbear
to protect (something, someone) (from). Sakınılan göze çöp ba(Tarih) (Atasözü) The thing that one is most anxious to keep out of harm's way is the thing that always ends up getting damaged
be cautious
beg
shuffle
to take care of oneself; to avoid, to refrain, to shun; to beware of; to protect
stow
shun
abstain
flee from
hang back
to avoid (something, someone); to keep away from, steer clear of (someone)
be wary of doing smth
to guard against; to watch out for (something dangerous)
cradle
flinch
be careful not to
shy
evade
protect
(deyim) give a wide berth
abstain from
refrain from
get out
get out of
shied
take care of oneself
lookout
beware of

You have to beware of strangers. - Yabancılardan sakınmak zorundasınız.

fight shy of
be wary
keep clear of
steer clear of

It's best to steer clear of him. - Ondan sakınmak en iyisi.

vibrate
look out
heed
sakınmak için sıçrama
volt
sağ gözünü sol gözünden sakınmak
to be very jealous
sakın
eschew
sakın
mind!
sakınma
avoidance
sakınma
{i} caution
sakınma
avoidance of
sakın
avoid

I know you've been avoiding me. - Benden sakındığını biliyorum.

Since I'm not so good at swimming, I avoid swimming in water that's over my head. - Yüzmeyi çok iyi bilmediğim için, boyumu aşan suda yüzmekten sakınırım.

sakın
quiet
sakın
still

Beware of a silent dog and still water. - Sessiz bir köpekten ve durgun bir sudan sakının.

sakın
beware!

Beware the wolf in sheep's clothing. - Kuzu postuna bürünmüş kurttan sakının.

You should beware of overconfidence. - Aşırı güvenden sakınmalısın.

sakınma
shun
sakınma
abstinence
sakın
abstain

Tom was told to abstain from smoking and drinking. - Tom'a sigara içmekten ve içki içmekten sakınması söylendi.

sakın
{f} forborne
sakın
shun
sakın
forbore
sakın
{f} shunning
sakın
forbear
sakın
beware of

You must beware of strange dogs. - Yabancı köpeklerden sakınmalısın.

You have to beware of strangers. - Yabancılardan sakınmak zorundasınız.

sakınma
{i} shunning
belâdan sakınmak
keep one's nose clean
sakın
Mind!, Beware!, Don't do it!; You dare!, Don't you dare!
sakın
Beware!/Take care!/Don't do it!/ Don't!: Sakın Bağırma! Mind you don't shout!
sakın
I do hope ...: Sakın onu kaybetmiş olmayasın! I do hope you haven't lost it! Sakın ona söylemiş olmayın! I do hope you haven't told him!
sakın
abstained
sakınma
avoiding, avoidance
sakınma
guarding against (something)
sakınma
watchfulness
sakınma
evasion
sakınma
forbearance
sakınma
protecting (something, someone)
sakınma
abstention
sakınma
forbear
yerini sakınmak
look to one's laurels
Turkish - Turkish
Korumak, esirgemek, gözetmek: "Kendini tramvay ve otomobil tehlikelerinden sakınarak yürüdü."- H. R. Gürpınar
Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak: "Bir insanı, yanında uşak gibi kullandıracak her işten sakın."- S. F. Abasıyanık
Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek: "Gençliğinde gerçekten delifişek, gözünü daldan budaktan sakınmaz bir askermiş."- H. Taner
Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak
Korumak, esirgemek, gözetmek
Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
Sakınma
(Osmanlı Dönemi) TUKYE
sakın
Yapmaktan çekin, çekinin, zinhar
sakın
Yapmaktan çekin, çekinin, zinhar: "Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız."- S. F. Abasıyanık
sakın
Korkulacak bir durum olmasın
sakınma
Olabileceği düşünülen kötü durumlara karşı önlem alma, ihtiyat
sakınma
Boksörün korunmak için, ayaklarını oynatmadan eliyle, gövdesiyle sağa sola, öne arkaya yaptığı hareket
sakınma
Sakınmak işi, içtinap
sakınma
(Osmanlı Dönemi) hazer
sakınmak
Favorites