sahip ol

listen to the pronunciation of sahip ol
Turkish - English
had

In the contest he fully displayed what ability he had. - O, yarışmada hangi yeteneğe sahip olduğunu gösterdi.

I've never had such a large sum of money. - Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.

got possession of
have

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

With Windows, you have to have extensions or it won't read your files. - Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.

possess

Happiness isn't merely having many possessions. - Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.

Honor is the most precious thing we possess. - Onur sahip olduğumuz en değerli şey.

get possession of
{f} having

I count myself lucky in having good health. - İyi bir sağlığa sahip olduğum için, kendimi şanslı sayıyorum.

I like having plenty to do. - Yapacak çok şeye sahip olmayı severim.

has
{f} possessed
sahip ol
Favorites