sahip ol

listen to the pronunciation of sahip ol
Turkish - English
had

In the contest he fully displayed what ability he had. - O, yarışmada hangi yeteneğe sahip olduğunu gösterdi.

I've never had such a large sum of money. - Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.

got possession of
have

It must be nice to have friends in high places. - Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

possess

Honor is the most precious thing we possess. - Onur sahip olduğumuz en değerli şey.

Dignity doesn't cost anything, but I'm the only one who truly possesses it! - Haysiyet hiç bir ücrete tabi değildir ama buna gerçekten sahip olan tek kişi benim!

get possession of
{f} having

Not wanting is the same as having. - İstemek sahip olmakla aynı değildir.

I count myself lucky in having good health. - İyi bir sağlığa sahip olduğum için, kendimi şanslı sayıyorum.

has
{f} possessed