The longer we waited, the more impatient we became.
- Ne kadar uzun süre beklediysek, o kadar daha sabırsız olduk.
She was impatient to see her family.
- Ailesini görmek için sabırsızlanıyordu.
They're eager to see you.
- Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
I'm eager to visit Boston.
- Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
They are agog to know what happened.
- Hepsi ne olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu.