The train was moving at 500 miles per hour.
- Tren saatte 500 mil yol alıyordu.
Even though the posted speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
- Belirtilen hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
I've been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyorum.
The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
The clock on that tower is accurate.
- O kuledeki saat doğrudur.
She gave him a clock.
- O, ona bir saat verdi.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.
My watch is ten minutes late.
- Saatim on dakika ileri.
You get up at 5 o'clock every morning.
- Her sabah saat 5'te kalkarsın.
It is already nine o'clock.
- Saat dokuz oldu bile.
It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
- Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
I'll have to study ten hours tomorrow.
- Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
We must sleep at least seven hours a day.
- Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.
- Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.
Did the timer go off?
- Saat çalmaya başladı mı?