Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

sağım

listen to the pronunciation of sağım
Turkish - English
prov. milch animal
milking; milk-giving animal
milking (an animal)
quantity of honey taken during one robbing of a hive
quantity of milk taken during one milking
(Denizbilim) stripping
(Nükleer Bilimler) eluate
sağ
right

I order you to turn right. - Sana sağa dönmeni emrediyorum

In America cars drive on the right side of the road. - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.

sağ
alive

I know you're upset about your car being totaled, but you weren't injured and you should be thankful to be alive. - Arabanın parçalanması hakkında üzgün olduğunu biliyorum fakat yaralanmadın ve sağ olduğuna şükretmelisin.

Tom escaped the gun battle alive and well. - Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.

sağ
abate
sağ
(Otomotiv) direction indicator
sağ
(Politika, Siyaset) the right

In America cars drive on the right side of the road. - Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.

The rightmost lane is now under construction. - En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.

sağ
pure

The air by the sea is pure and healthy. - Deniz havası saf ve sağlıklıdır.

sağ
living

Tom drives a truck for a living. - Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.

He makes a living as a salesman. - Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

sağ
able-bodied
sağ
dexter
sağ
right, (someone, something) who/which is on the right-hand side, dexter
sağ
right, the right-hand side
sağ
right hand

Tom has something in his right hand. - Tom'un sağ elinde bir şeyi var.

Tom blocked Mary's punch, then slapped her with his right hand. - Tom Mary'nin yumruğunu bloke etti, sonra sağ eliyle ona tokat attı.

sağ
alive; sound, healthy; unadulterated, unmixed, pure katkısız
sağ
right wing

I have a right wing neighbor. - Sağ görüşlü bir komşum var.

sağ
offside
sağ
right in

He turned to the right instead of turning to the left. - O, sola dönme yerine sağa döndü.

Sami fired right into Layla's head. - Sami, Leyla'nın kafasının sağına doğru ateş etti.

süt sağım makinası
Milking machine

We use milking machines at our farm.

elle sağım
finger milking
koyun sağım durakları
(Çiftçilik) sheep milking stands
sağ
pol. rightist, right-wing
sağ
pol. right wing
sağ
hoof
sağ
whole

I don't think it's very healthy to cut out whole groups of foods like fats. - Yağlar gibi komple bir yiyecek grubunu kesmeyi çok sağlıklı bulmuyorum.

It took me a whole year to recover my health. - Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.

süt sağım makinesi
milking machine
süt sağım odası
milking parlour
yumurta sağım metodu
(Denizbilim) spawning induction method
ıslak sağım
wet milking
sağım
Favorites