saçmak

listen to the pronunciation of saçmak
Turkish - English
strew
spill
scatter
sow
lash out on
spit
splutter
broadcast
radiate
disseminate
irradiate
besprinkle
throw out
bestrew
eradiate
sprinkle
to scatter, to strew; to sprinkle; to radiate
to scatter, strew. saçıp savurmak to spend money recklessly, throw money away
distribute
shine
litter
give off
spot
throw
shed
throw about
spread
disperse
bespread
cast
evoive
saç
hair

I like the short hairstyle. - Kısa saç stilini severim.

Do you think that brown hair is very beautiful? - Kahverengi saçın çok güzel olduğunu düşünüyor musun?

saçma
nonsense

That's nonsense. Nobody but a fool would believe it. - O çok saçma. Bir aptalın dışında ona kimse inanmaz.

Don't listen to him, he's talking nonsense. - Onu dinleme, o saçma sapan konuşuyor.

kıvılcım saçmak
spark
saçma
nonsensical

He was so drunk, his explanations were nonsensical. - O çok sarhoştu, onun açıklamaları saçma sapandı.

Absolutely nonsensical things happen in this world. - Kesinlikle bu dünyada saçma sapan şeyler oluyor.

saçma
{s} absurd

Your method of teaching English is absurd. - Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.

Twitter is a good example of absurdity. - Twitter, saçmalıklara iyi bir örnektir.

saçma
go on
saçma
silly

How can you say such a silly thing? - Nasıl bu kadar saçma bir şey söyleyebilirsin?

Don't be silly. I can't do it. - Saçmalama, onu yapamam.

saçma
unreasonable

Aren't you being just a little unreasonable? - Sadece biraz saçma davranmıyor musun?

saçma
{s} stupid
saçma
{s} trivial

Don't bother your parents with such a trivial thing. - Anne babanı böyle saçma bir şeyle rahatsız etme.

Writing with chalk is trivial. - Tebeşirle yazmak saçmadır.

saçma
{i} laugh
saçma
pointless
saçma
{s} daft
saçma
{i} bullshit

Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit. - Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.

As with all things, take from this video any wisdom that is useful, and discard the bullshit. - Her şeyde olduğu gibi, bu videodan yararlı olan her türlü bilgeliği alın, ve saçmalığı atın.

saçma
senseless

The sentence is senseless, but correct. - Bu cümle saçma ama hatasız.

saçma
foolish

It is foolish of him to pay for it again. - Yeniden ödeyerek saçmalık etti.

How could you make such a foolish mistake? - Nasıl böyle saçma bir hata yapabilirsin?

saçma
impertinent
saçma
{s} blind
döküp saçmak
slop
saç
sheet iron
saçma
goofy
saçma
{s} sorry
saçma
(Argo) bollock
saçma
rubbish

His essay is rubbish. - Onun denemesi saçmalık.

saçma
{ü} fiddlesticks
saçma
buckshot
saçma
spinach
saçma
trash

My good books barely sold anything, while the trash I wrote made me rich. - Yazdığım saçma kitap beni zengin yaparken iyi kitaplarım zar zor bir şeyler sattı.

koku saçmak
scent
kıvılcım saçmak
emit sparks
saç
panel
saç
dishevel

Tom's hair is disheveled. - Tom'un saçı darmadağınık.

saç
cast

It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle. - Bu neredeyse bir kale içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma.

saç
sheet
saç
tin
saç
galvanize
saçma
scattering, strewing; nonsense, bunkum, bunk, drivel; buckshot, pellet; nonsensical, silly, foolish, stupid, crazy, ridiculous, ludicrous, asinine, absurd, fatuous, impractical, preposterous; Rubbish!, Nonsense!; Bullshit!, Balls!
saçma
(Argo) bollocks
saçma
(Avcılık) slug
saçma
{s} ludicrous
saçma
terrestrial
saçma
nonsense!
saçma
disseminate
saçma
humbug
saç
{f} scattering
saç
kink
saçma
wacky
saçma
vacuous
saçma
poppycock
saçma
childish
saçma
fatuous
saçma
feeble
saçma
irrationality
saçma
frivolous

Isn't buying paintings for the office a little frivolous? - Ofis için resim satın almak biraz saçma değil mi?

saçma
tosh
saçma
shot
saçma
drivel
saçma
asinine
saçma
cockeyed
saçma
sloppy
saçma
impractical
saçma
malarky
saçma
bull

As with all things, take from this video any wisdom that is useful, and discard the bullshit. - Her şeyde olduğu gibi, bu videodan yararlı olan her türlü bilgeliği alın, ve saçmalığı atın.

Creationism is bullshit. - Yaratılışçılık saçmalıktır.

saçma
preposterous

Tom's story is preposterous. - Tom'un hikayesi çok saçma.

Obviously, such arguments are preposterous. - Açıkçası, bu tür tartışmalar çok saçma.

saçma
extravagant
saçma
trashy
saçma
ridiculous

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

What a ridiculous opinion that is! - O ne saçma bir fikir!

saçma
grotesque
saçma
empty
saçma
crazy

They must be crazy to believe such nonsense. - Onlar böyle saçmalıklara inanmak için deli olmalılar

saçma
sappy
saçma
rubbishy
saçma
dissemination
saçma
bird shot
saçma
hog wash
saçma
outlandish

Sami's lies got bigger and more outlandish. - Sami'nin yalanları daha büyük ve daha saçma.

saçma
hooey
saçma
boloney
saçma
irrational
saçma
applesauce
saçma
small shot
saçma
balls
Saçma
cock and bull
saç
of hair
saç
scatter

The farmer scattered the wheat seeds in the field. - Çiftçi buğday tohumlarını tarlada saçtı.

Where did you scatter them? - Onları nereye saçtın?

saçma
bullshit! [sl.]
saçma
bullshit [sl.]
saçma
fudge
saçma
shucks
saçma
scattering
saçma
skittles
saçma
fantastic
saçma
kibosh
saçma
rot
saçma
for the birds
saçma
fiddle de dee
saçma
fiddle
saçma
froth
saçma
rhubarb
saçma
smearcase
saçma
fantastical
saçma
eradiation
ateş püskürmek/saçmak
to spit fire (at), be very angry (with)
aydınlık saçmak
shine out
dehşet saçmak
to spread terror
konuşurken tükürükler saçmak
splutter
konuşurken tükürükler saçmak
sputter
korku saçmak
to spread terror
kıvılcım saçmak
scintillate
kıvılcım saçmak
to spark, to emit sparks
kıvılcım saçmak
sparkle
kıvılcım saçmak
glint
neşe saçmak
radiate
neşe saçmak
shine out
para saçmak
splurge
saç
plate
saç
sheet metal
saç
tin plate
saç
tricho
saç
melanism
saçma
incongruous

He has an incongruous sounding name which is hard to remember. - Onun hatırlaması zor saçma görünen bir adı var.

saçma
claptrap
saçma
absurd remark, piece of hogwash
saçma
bunkum
saçma
shot, buckshot, or BB pellets
saçma
chimerical
saçma
(fisherman's) cast net, casting net
saçma
farcical

He made a farcical attempt to save face during the fallout of his sex scandal. - Onun seks skandalı serpintisi sırasında yüzünü korumak için saçma bir girişimde bulundu.

saçma
jabber wocky
saçma
malarkey

Personally, I think that's a bunch of malarkey. - Şahsen, ben onun saçmalık olduğunu düşünüyorum.

saçma
inept
saçma
frothy
saçma
baloney
saçma
bunk
saçma
inane
saçma
scattering, strewing (something)
saçma
absurd, ridiculous, stupid
saçma
{s} raving
saçma
fustian
saçma
crackbrained
saçma
{i} tommyrot
saçma
puny
saçma
song
saçma
{i} trumpery
saçma
{i} stuff

You expect me to know this stuff? - Bu saçmalığı bilmemi mi bekliyorsun?

All that New Age stuff is really weird. - Tüm bu Yeni Çağ saçmalıkları gerçekten garabet.

saçma
blather
saçma
{s} whacky
saçma
pellet
saçma
fiddlededee
saçma
{i} tripe
saçma
gammon
saçma
{s} paltry
saçma
{s} trifling
saçma
whimsical
saçma
illegitimate
saçma
blah
saçma
screwball
saçma
moon
saçma
{i} waffle
ışık saçmak
ray
ışık saçmak
irradiate
ışık saçmak
light up
ışık saçmak
beam
ışık saçmak
burn
ışık saçmak
radiate
ışık saçmak
to shine, to beam
ışık saçmak
shine
ışık saçmak
light
ışık saçmak
lighten
ışık saçmak
flare
ışık saçmak
to shine, give off light
ışık saçmak
sparkle
Turkish - Turkish
Belli bir görüşü, düşünceyi yaymak
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek
Yaymak
Bir şeyi ortalığa dağıtmak, dökmek: "Oraya birikmiş sulara basarak çamurları etrafa saçtı."- M. Ş. Esendal
Işık ve ısı yaymak: "Büyümüş gözler örste dövülen kızgın demir gibi kıvılcımlar saçtı."- R. N. Güntekin
(Osmanlı Dönemi) PERVAZ
(Osmanlı Dönemi) MÜNASERE
Saç
muy
Saç
(Osmanlı Dönemi) KARBUS
saç
Baş derisini kaplayan kıllar: "Muntazam taranmış, noksansız, sarı, genç saçlar..."- A. Haşim
saç
Kuyruklu yıldız çekirdeğini saran ışıklı gaz yuvarı
saç
Baş derisini kaplayan kıllar
saç
Düğünde güveyin babasının verdiği bahşiş
saçma
Balık ağı
saçma
Böyle söz söyleyen veya iş yapan
saçma
Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi
saçma
Akla uygun olmayan, yersiz bulunan, pestenkerani
saçma
Bir tür balık ağı, serpme ağ
saçma
Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz
saçma
Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi: "Ben fişeklerin barutunu, tapasını, saçmasını koyarım, beybaba!"- A. Gündüz
saçma
Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz: "Bırak şu saçmaları! Bir daha bahsini etme."- R. H. Karay
saçma
Saçmak işi
saçmak
Favorites