sızdırmak

listen to the pronunciation of sızdırmak
Turkish - English
{f} ooze
{f} leak

Sami threatened to leak Layla's address. - Sami, Leyla'nın adresini sızdırmakla tehdit etti.

{f} percolate
transpire
leak out
take in
to cause (something) to leak, trickle, or ooze out
drag out
suck
(for too much liquor) to cause (someone) to pass out
to squeeze or wangle (money) out of someone; to squeeze or wangle money out of (someone)
to let (a secret) leak out
(para) work
effuse
to clarify (something) by melting and straining
to cause (people) to infiltrate (a place)
exude
chisel
drip
to leak, to ooze out; to squeeze; to leak, to make known
wheedle smth. out of smb
squeeze
infiltrate
ooze out
seep
exude 
(Otomotiv) bleeding
wangle
sız
(Havacılık) free from
sız
bereft
sızdırma
infiltration
sız
exude
sız
{f} ooze

Green slime oozed out the pipe. - Borudan yeşil balçık sızdı.

sız
seep

The cold seeped into her bones. - Soğuk onun kemiklerine sızdı.

If your windows are not airtight, moisture will seep in. - Pencereleriniz hava geçirmez değilse nem içeri sızar.

sız
{f} seeping
sız
without

Mary accepted everything without complaining. - Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti.

I just snuck in Tom's back door without him noticing. - O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım.

bilgi sızdırmak
draw information
haber sızdırmak
to leak information
para sızdırmak
clean out
para sızdırmak
bleed
para sızdırmak
blackmail
para sızdırmak
tap
para sızdırmak
to squeeze money out of sb, to bleed, to extort money
para sızdırmak
touch
para sızdırmak
shake down
para sızdırmak
gouge
para sızdırmak
bleed smb
para sızdırmak
squeeze
para sızdırmak/koparmak
to squeeze some money out of (someone), get (someone) to fork out some money
sız
devoid of
sız
with no
sız
in
sız
void of
sız
ex
sız
wanting
sız
sine
sız
innocent of
sız
{f} leak

Tom fixed the leaky faucet. - Tom sızdıran musluğu tamir etti.

Someone leaked the secret to the enemy. - Birisi düşmana sırrı sızdırdı.

sızdırma
extraction
sızdırma
leaking out
sızdırma
{i} wangle
sızdırma
leaching
sızdırma
leakiness
zorla sızdırmak
winkle out
Turkish - Turkish
Baskı veya türlü bahanelerle birinden para çekmek
Haber, sır vb. duyurmak, yaymak: "Seyahat muamelen tamam oluncaya kadar kimseye bir şey sızdırmayacağım."- H. Taner
Sızmasına yol açmak
Duyurmak, yaymak
Eritip süzerek temiz bir duruma getirmek
kaçırmak
sızdırma
Sızdırmak işi
sızdırma
Topraktaki fazla suyu arklar veya diğer yollarla akıtma işlemi
sızdırmak
Favorites