Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
Sea otters love to eat clams while swimming on their backs.
- Deniz samuru, sırtüstü yüzerken istiridye yemeyi seviyor.
It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
- Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
- Bir lastik sırtını kaybederse, yeni bir tane alma zamanıdır.
A man on horseback came along the path.
- At sırtında bir adam yol boyunca geldi.
The place is only accessible on foot or on horseback.
- Yere sadece yürüyerek veya at sırtında ulaşılabilir.
Before getting on a horse, you usually put a saddle on its back.
- Bir ata binmeden önce, genellikle onun sırtına bir eyer koyarsın.