sırasında

listen to the pronunciation of sırasında
Turkish - English
during

The pupils listened eagerly during his speech. - Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.

You must not speak Japanese during the class. - Ders sırasında Japonca konuşmamalısın.

while

While you drive, you should focus on the road. - Sürüş sırasında yola odaklanman gerekir.

While on the camping trip, Tom got dysentery. - Kamp gezisi sırasında, Tom dizanteri oldu.

in the course of

He met many fascinating people in the course of his travels. - O, seyahatleri sırasında çok sayıda etkileyici insanlarla tanıştı.

whilst
pending
1. at the right time, when the time is ripe. 2. in the course of, during: ders sırasında during the lesson
when necessary; during
in course of
when necessary
even as
during which
enregle
when

Don't bring too much clothing when you travel. - yolculuk sırasında çok fazla giysi getirmeyin.

It's not uncommon for people to give fake personal information when registering to use websites. - Web sitelerini kullanmak için kayıt sırasında insanların sahte kişisel bilgi vermeleri nadir değildir.

sıra
{i} alignment
sıra
array
sıra
sequence

A convergent sequence is bounded. - Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

Auto-destruct sequence was set. - Otomatik imha sırası kuruldu.

sıra
{i} queue

The queue is too long at the ticket office. - Bilet ofisinde sıra çok uzun.

We queued up to get tickets for the concert. - Biz konsere bilet almak için sıraya girdik.

sıra
{i} bench

The boy sitting on the bench is Tom. - Sırada oturan oğlan Tom'dur.

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

sıra
rank

He ranked fourth on a total of 56 runners. - O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.

His rank isn't high enough for that position. - Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.

sıra
place

I broke my leg in two places during a skiing mishap. - Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.

Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place. - Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.

sıra
row

Tom sat two rows ahead of me. - Tom iki sıra önümde oturdu.

Tom always wants to sit in the front row. - Tom her zaman ön sırada oturmak ister.

sıra
order

Tickets will be allotted in order of application. - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

Tom couldn't put his thoughts in order. - Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.

sıra
line

You must stand in a line to buy the ticket. - Bilet almak için sırada durmalısınız.

Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines. - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.

sıra
turn

It was her turn at last. - Sonunda onun sırasıydı.

Jane got too nervous when her turn came, and she blew her lines. - Jane sırası geldiğinde, ve sırasını kaçırdığında çok sinirlenir.

sıra
{i} range

Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines. - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.

sıra
desk

Mary is sitting at the desk. - Mary sırada oturuyor.

Please hand this in at the front desk. - Lütfen bunu ön sıraya ilet.

sıra
lineup
sıra
queue, line, file; order, sequence; turn; (oyunda) go; regularity; right time, occasion; desk, bench
ayin sırasında yapılan
ritual
sıra
(okul) desk
sıra
{i} form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

sıra
right time
sıra
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
amplitude
sıra
bout
sıra
arrange

Poetry consists of the best words arranged in the best order. - Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.

sıra
(Askeri) frequency

The recent frequency of earthquakes makes us nervous. - Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.

sıra
pew

Tom usually sits in the back pew. - Tom genellikle arka sırada oturur.

sıra
raw

Is it safe to eat raw fish during pregnancy? - Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?

sıra
locate

During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland. - 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.

sıra
regularity
sıra
go
sıra
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
fit
sıra
(Biyoloji) batch
sıra
tier
sıra
series
sıra
occasion

I am absent from school on occasion. - Ara sıra okula gitmem.

I have occasional pains in the stomach. - Midemde ara sıra olan ağrılar var.

sıra
succession
sıra
string
sıra
catena
sıra
band
sıra
{i} slot
açılış sırasında
during the opening, during the start-up
sıra
ordinal

Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers. - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

sıra
occurrences
Sıra
(Askeri) column
baskı sırasında yetiştirilen haber
stop press
depolama ve taşıma sırasında ziyan olan miktar
outage
dokuma sırasında çektirmek
preshrink
doğum sırasında ölmek
die in childbirth
gebelik sırasında
during pregnancy
helikoptere uçuş sırasında yakıt ikmali
(Askeri) helicopter in-flight refueling
imalat sırasında muayene
(Havacılık) in-process inspection
konuşma sırasında
conversationally
oturum açma sırasında
(Bilgisayar) at logon time
randevu sırasında
(Askeri) start descent point
sıra
train

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

They discovered a very talented player during summer training. - Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.

sıra
linage
sıra
settle
sıra
file

We followed him single file till we reached the cabin. - Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.

Line up in single file. - Tek sıra halinde sıralan.

sıra
the right time to ...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now's just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn't the right time
sıra
desk (in a school classroom)
sıra
point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers
sıra
of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes
sıra
arrangement
sıra
bank , sequence
sıra
progression
sıra
spell

Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name. - Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.

sıra
row; line; queue; file
sıra
turn: Sıra sende. It's your turn
sıra
(things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row
sıra
order, sequence
sıra
bank

The bank collapsed during the recession. - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.

I got to the bank and luckily didn't have to get in line. - Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.

sıra
thread
sıra
cue
Turkish - Turkish
Gerekince, yerinde ve zamanında
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi: "Şehir esnafı şekercisinden tutun da, berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar."- S. F. Abasıyanık
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman: "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı."- M. Ş. Esendal. Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer: "Oturacak yerler tahta sıralardan olur."- S. Birsel
sıra
Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer
sıra
Bu biçimdeki topluluğun durumu
sıra
Sıra durumunda olan, sıra oluşturan
sıra
Düzen
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
sıra
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
sıra
Sıra kelimesi ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kurar ve ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde, anlamlarında kullanılır
sıra
Dershane, meclis gibi yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
English - Turkish

Definition of sırasında in English Turkish dictionary

sıra
nokta üst üste punctuation colon
sırasında
Favorites