sırası

listen to the pronunciation of sırası
Turkish - English
(Bilgisayar) order

Tickets will be allotted in order of application. - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

That's reversing the logical order of things. - Bu, şeylerin mantık sırasını ters çevirmedir.

A decoration, awarded by a government, a dynastic house, or a religious body to an individual, usually for distinguished service to a nation or to humanity
To issue a command
A rank in the classification of organisms, below class and above family; a taxon at that rank

Magnolias belong to the order Magnoliales.

A group of religious adherents, especially monks or nuns, set apart within their religion by adherence to a particular rule or set of principles; as, the Jesuit Order
To request some product or service
A request for some product or service
a request for food or refreshment as served in a restaurant or bar etc
a request for food or refreshment (as served in a restaurant or bar etc ); "I gave the waiter my order"
A direction of the adjudicating body on some matter
To give orders; to issue commands
Right arrangement; a normal, correct, or fit condition; as, the house is in order; the machinery is out of order
An ecclesiastical grade or rank, as of deacon, priest, or bishop; the office of the Christian ministry; often used in the plural; as, to take orders, or to take holy orders, that is, to enter some grade of the ministry
To give an order for; to secure by an order; as, to order a carriage; to order groceries
Of intellectual notions or ideas, like the topics of a discource
In the context of sensemaking, order refers to an organization or structure of information For example, an order might be an organization of elements into disjoint or overlapping classes, arrangement into a taxonomy, an organization in terms of objects and attributes, organization in terms of a table, or a precedence relation The term order is more general than the term ordering See also structuring
putting in order; "there were mistakes in the ordering of items on the list" (architecture) one of original three styles of Greek architecture distinguished by the type of column and entablature used or a style developed from the original three by the Romans a degree in a continuum of size or quantity; "it was on the order of a mile"; "an explosion of a low order of magnitude" a commercial document used to request someone to supply something in return for payment and providing specifications and quantities; "IBM received an order for a hundred computers" a body of rules followed by an assembly (often plural) a command given by a superior (e
{i} arrangement; instruction; command; request for something; religious group; brotherhood, fraternity; particular social club; (Biology) main taxonomic category which ranking is under class and above family
a legally binding command or decision entered on the court record (as if issued by a court or judge); "a friend in New Mexico said that the order caused no trouble out there"
a military or law enforcement officer) that must be obeyed; "the British ships dropped anchor and waited for orders from London" a request for food or refreshment (as served in a restaurant or bar etc
sıra
{i} alignment
sıra
array
okul sırası
desk
sıra
sequence

Auto-destruct sequence was set. - Otomatik imha sırası kuruldu.

Auto-destruct sequence initiated. - Otomatik imha sırası başlar.

sıra
{i} queue

We queued up for the bus. - Biz otobüs için sıraya girdik.

We queued up to get tickets for the concert. - Biz konsere bilet almak için sıraya girdik.

sıra
{i} bench

The boy sitting on the bench is Tom. - Sırada oturan oğlan Tom'dur.

Tom took a seat next to Mary on the bench. - Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.

sıra
rank

His rank isn't high enough for that position. - Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.

He ranked fourth on a total of 56 runners. - O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.

sıra
place

I broke my leg in two places during a skiing mishap. - Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.

Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki. - Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.

sıra
row

Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert. - Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.

Tom and Mary usually like to sit in the front row. - Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.

sıra
order

Tom couldn't put his thoughts in order. - Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.

Tickets will be allotted in order of application. - Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.

sıra
line

You must stand in a line to buy the ticket. - Bilet almak için sırada durmalısınız.

You are the next in line for promotion. - Tanıtım sırasında bir sonraki kişisin.

sıra
turn

It was her turn at last. - Sonunda onun sırasıydı.

It's your turn to sing. - Şarkı söyleme sırası senin.

sırası gelmişken
by the way

By the way, where are you from? - Sırası gelmişken, nerelisiniz?

By the way, Mike, please tell me how to get to your house. - Sırası gelmişken, Mike, evine nasıl gideceğimi lütfen bana söyler misin?

sırası gelince
in time
sırası değil
it's not the occasion for
sırası gelince
in due course
sırası gelince
in due season
sırası gelmek
it's turn to come
sırası gelmişken
Now that the time seems ripe

Sırası gelmişken bunu yapalım . Let's do this, now that the time seems ripe.

sırası gelmişken
apropos
sırası gelmişken
en passant
sırası gelmişken
in passing
sınıf sırası
classroom desk
sıra
{i} range

Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines. - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.

sıra
desk

Please hand this in at the front desk. - Lütfen bunu ön sıraya ilet.

A book is lying on the desk. - Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.

sıra
lineup
sıra
queue, line, file; order, sequence; turn; (oyunda) go; regularity; right time, occasion; desk, bench
öncelik sırası
precedence
kıdem sırası
pecking order
sıra
(okul) desk
sıra
{i} form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

sıra
right time
arama sırası
(Bilgisayar) search order
grup sırası
(Bilgisayar) group order
okul sırası
(Eğitim) school desk
sayfa sırası
(Bilgisayar) page order
sekme sırası
(Bilgisayar) tab order
sivri dağ sırası
arete
sıra
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
amplitude
sıra
bout
sıra
arrange

Poetry consists of the best words arranged in the best order. - Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.

sıra
(Askeri) frequency

The recent frequency of earthquakes makes us nervous. - Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.

sıra
pew

Tom usually sits in the back pew. - Tom genellikle arka sırada oturur.

sıra
raw

Is it safe to eat raw fish during pregnancy? - Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?

sıra
locate

During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland. - 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.

sıra
regularity
sıra
go
sıra
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

sıra
fit
sıra
(Biyoloji) batch
tarih sırası
(Bilgisayar) date order
öncelik sırası
(Kanun) order of priority
önem sırası
order of importance
sıra
tier
sıra
series
sıra
occasion

I am absent from school on occasion. - Ara sıra okula gitmem.

They visited me occasionally. - Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.

sıra
succession
sıra
string
sıra
catena
sıra
band
sıra
{i} slot
faz sırası
(Elektrik, Elektronik) Phase sequence
güney amerika'daki dağ sırası
southern mountain range in America
iç sırası
internal order
sıra
ordinal

Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers. - Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.

sıra
occurrences
Sıra
(Askeri) column
ateşleme sırası
firing order
ateşleme sırası
ignition order
avam kamarasında bakanlar sırası
front bench
aşama düzeni/sırası
hierarchy
aşama sırası
hierarchy hiyerarşi
bağ sırası
bond order
belge sırası
(Ticaret) document sequencing
borda kaplamasının bir sırası
strake
boy sırası
tall order
dağ sırası
mountain range

Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines. - İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.

dağ sırası
mountain chain
denetim sırası
control sequence
dizi sırası
stretcher course
edinim sırası
(Dilbilim) order of acquisition
enjeksiyon sırası
(Otomotiv) injection order
intikal sırası
order of succession
ismin afişteki sırası
billing
işlem sırası
procedure
karakter sırası
(Bilgisayar) character sequence
kilise sırası
pew
kirpi sırası
dog's-tooth course
kıdem sırası
order of precedence
montaj sırası
erection sequence
okuma sırası
(Bilgisayar) reading order
oynama sırası
move
oyun sırası gelmek
be at the bat
planlama sırası
(Askeri) planning order
pokerde kâğıt dağıtma sırası
buck
rastgele iz sırası
(Bilgisayar) random track order
reaksiyon sırası
order of reaction
renk sırası
colour sequence
seri sırası
(Bilgisayar) series order
servis sırası
serve
sıra
train

They discovered a very talented player during summer training. - Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.

There is a bench in front of the train station. - Tren istasyonunu önünde bir sıra var.

sıra
linage
sıra
settle
sıra
file

Line up in single file. - Tek sıra halinde sıralan.

She sorted the files in alphabetical order. - O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.

sıra
the right time to ...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now's just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn't the right time
sıra
desk (in a school classroom)
sıra
point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers
sıra
of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes
sıra
arrangement
sıra
bank , sequence
sıra
progression
sıra
spell

Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name. - Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.

sıra
row; line; queue; file
sıra
turn: Sıra sende. It's your turn
sıra
(things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row
sıra
order, sequence
sıra
bank

I got to the bank and luckily didn't have to get in line. - Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.

The bank collapsed during the recession. - Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.

sıra
thread
sıra
cue
taban sırası
basecourse
taban sırası
base course
taksi sırası
cab rank
tarama sırası
(Bilgisayar) scanning order
tepkime sırası
order of reaction
test sırası
(Otomotiv) test sequence
video sırası
video sequence
vuruş sırası
inning

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

vuruş sırası
innings

Tom pitched six innings. - Tom altı vuruş sırası fırlattı.

yağmur sularını ayıran dağ sırası
divide
yönetim sırası
(Bilgisayar) admin queue
çalışma sırası
spell
çalışma sırası
running order
çağrı sırası
calling sequence
çağırma sırası
calling sequence
çözüm sırası
(Bilgisayar) solve order
öncelik sırası
order of precedence
Turkish - Turkish

Definition of sırası in Turkish Turkish dictionary

abece sırası
Alfabe sırası
alfabe sırası
Harflerin alfabedeki belirli düzene göre dizilişi
alfabe sırası
Eşitlik ilkesini sağlamak için uyulan düzen
aşama sırası
Önem ve değer bakımından gitgide yükselen basamaklar dizisi, hiyerarşi
aşama sırası
Otoritenin en geniş ölçüde en üst mertebede olarak değişik önem sıraları arasında katı ve kesin bir biçimde dağıldığı toplumsal teşkilâtlanış biçimi, hiyerarşi
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi: "Şehir esnafı şekercisinden tutun da, berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar."- S. F. Abasıyanık
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman: "Bu sırada, elinde paketiyle gelen Mustafa Efendi yaklaştı."- M. Ş. Esendal. Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer: "Oturacak yerler tahta sıralardan olur."- S. Birsel
sıra
Üzerinde birkaç kişinin yer almasına yarar tahtadan oturacak yer
sıra
Bu biçimdeki topluluğun durumu
sıra
Sıra durumunda olan, sıra oluşturan
sıra
Düzen
sıra
Bir şeye ayrılan, uygun görülen veya rastlayan zaman
sıra
Belirli bir düzene ve niteliğe göre dizilme durumu
sıra
Bir çizgi üzerinde yan yana veya art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi
sıra
Sıra kelimesi ardı, arkası, önü ve yanı kelimelerinden sonra gelerek tamlamalar kurar ve ardından, arkasından, önünden, yanından, beraberinde, anlamlarında kullanılır
sıra
Dershane, meclis gibi yerlerde kullanılan ve oturup yazı yazacak biçimde yapılmış olan mobilya
English - Turkish

Definition of sırası in English Turkish dictionary

sıra
nokta üst üste punctuation colon
sırası
Favorites