sıradanlaşmak

listen to the pronunciation of sıradanlaşmak
Turkish - English
become ordinary
sıradan
workaday
sıradan
ordinary

This isn't any ordinary ability. - Bu sıradan bir yetenek değildir.

I have no interest in ordinary people. - Benim sıradan insanlara hiç ilgim yok.

sıradan
common

It is quite common for him to say so. - Onun öyle söylemesi çok sıradandır.

He did not trust the common people. - Sıradan insanlara güvenmiyordu.

sıradan
{s} casual

Tom tried to sound casual. - Tom sıradan görünmeye başladı.

Tom is dressed a little more casually than usual. - Tom her zamankinden biraz daha sıradan giyinmiş.

sıradan
mediocre

To become popular, you need to be mediocre. - Popüler olmak için sıradan olmalısın.

That was a mediocre movie with mediocre actors. - O sıradan oyuncularla sıradan bir filmdi.

sıradan
casually

Tom dressed casually. - Tom sıradan giyinmişti.

Tom is dressed a little more casually than usual. - Tom her zamankinden biraz daha sıradan giyinmiş.

sıradan
average

I'm just an average girl. - Ben sadece sıradan bir kızım.

Tom is just an average Joe. - Tom sadece sıradan bir Joe.

sıradan
trivial
sıradan
indifferent
sıradan
of a sort
sıradan
(deyim) as common as much
sıradan
of a kind

We had a dinner of a kind at the cheap restaurant. - Ucuz bir restoranda sıradan bir akşam yemeği yedik.

sıradan
conventional

The women in this film are dressed in a very conventional way. - Bu filmdeki kadınlar çok sıradan bir şekilde giyinmişler.

sıradan
humdrum
sıradan
prosy
sıradan
just another
sıradan
obscure
sıradan
routine

These are just routine questions we ask everyone. - Bunlar sadece herkese sorduğumuz sıradan sorular.

They became acquainted with the routine. - Sıradan işlerle tanıştılar.

sıradan
unsophisticated
sıradan
low
sıradan
commonplace
sıradan
undistinguished
sıradan
nondescript
sıradan
regular

I'm just a regular office worker. - Ben sadece sıradan bir ofis çalışanıyım.

sıradan
pedestrian
sıradan
middle-of-the-road
sıradan
run-of-the-mill
sıradan
measly
sıradan
humble
sıradan
uncoloured
sıradan
simple

Extraordinary things never happen in simple and ordinary ways. - Olağanüstü şeyler asla basit ve sıradan yollarla gerçekleşmez.

Maria is a very polite, simple girl. - Maria çok kibar, sıradan bir kız.

sıradan
menial
sıradan
spartan
sıradan
mundane
Sıradan
dull
sıradan
hackneyed
sıradan
exoteric
sıradan
copybook
sıradan
ordinary, banal, common, commonplace, small-time
sıradan
blah
sıradan
quotidian
sıradan
ordinary; middling, mediocre, run-of-the-mill
sıradan
banal
sıradan
run of the mill
sıradan
prosaic
sıradan
unexceptional
sıradan
common or garden
sıradan
small
sıradan
cut and dried
sıradan
hack
sıradan
straight
sıradan
of sorts
sıradan
fancy
sıradan
plebeian
sıradan
soso
sıradan
demotic
sıradan
runofthemill
Turkish - Turkish
Bayağılaşmak
Sıradan
amiyane
sıradan
Herhangi bir, bayağı, alelâde
sıradan
Herhangi bir, bayağı, alelade: "Bu kabil angaryalar sıradan bir memurun yaşamına hiç değilse bir renk ve canlılık katabilir."- H. Taner
sıradanlaşma
Bayağılaşma durumu
sıradanlaşmak
Favorites