Definition of sıra sıra in Turkish English dictionary
- row upon row of: sıra sıra çamlar row upon row of pines
- upon
- ara sıra
- sometimes
Do you sometimes study in the library?
- Ara sıra kütüphanede ders çalışır mısın?
I know that you still cry for me sometimes.
- Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.
- sıra
- array
- ara sıra
- occasionally
They visited me occasionally.
- Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.
I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'a rastlarım.
- sıra
- alignment
- sıra
- place
Our friend finished the race in second place.
- Arkadaşımız yarışı ikinci sırada bitirdi.
It's good to put yourself in someone else's place now and then.
- Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- sıra
- row
Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
Tom sat in the front row.
- Tom ön sıraya oturdu.
- sıra
- order
Line up and walk to the door in order.
- Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
Tom couldn't put his thoughts in order.
- Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.
- sıra
- line
In this line of work, if you make a grim face the customers won't come.
- Bu iş sırasında, sert surat yaparsan, müşteriler gelmez.
You are the next in line for promotion.
- Tanıtım sırasında bir sonraki kişisin.
- sıra
- turn
It's your turn to sing.
- Şarkı söyleme sırası senin.
It was my turn to clean the room.
- Odayı temizleme sırası benimdi.
- sıra
- sequence
Auto-destruct sequence initiated.
- Otomatik imha sırası başlar.
Genes consist of a specific sequence of DNA.
- Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.
- sıra
- bench
There is a bench in front of the train station.
- Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
The boy sitting on the bench is Tom.
- Sırada oturan oğlan Tom'dur.
- sıra
- rank
He ranked fourth on a total of 56 runners.
- O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.
His rank isn't high enough for that position.
- Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.
- sıra
- queue
We queued up to get tickets for the concert.
- Biz konsere bilet almak için sıraya girdik.
The queue is too long at the ticket office.
- Bilet ofisinde sıra çok uzun.
- sıra
- desk
A book is lying on the desk.
- Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.
Mary is sitting at the desk.
- Mary sırada oturuyor.
- sıra
- queue, line, file; order, sequence; turn; (oyunda) go; regularity; right time, occasion; desk, bench
- ara sıra
- once in a while
I play tennis once in a while.
- Ara sıra tenis oynarım.
Tom goes to Boston every once in a while.
- Tom ara sıra Boston'a gider.
- ara sıra
- from time to time
My son came to see me from time to time.
- Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
My uncle comes to see me from time to time.
- Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
- sıra
- (okul) desk
- sıra sayı sıfatı gram
- ordinal number
- yanı sıra
- as well as
He teaches mathematics as well as English.
- İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
- ancak ara sıra iyi olan
- spotty
- bunun yanı sıra
- besides
- düzenli sıra ile yolunda
- in order
- kronolojik sıra
- (Askeri) chronological order
- peşi sıra çekip götürmek
- trail
- sonsuz sıra
- (Bilgisayar) infinite sequence
- sıra
- inning
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
- sıra
- amplitude
- sıra
- bout
- sıra
- arrange
Poetry consists of the best words arranged in the best order.
- Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.
- sıra
- (Askeri) frequency
The recent frequency of earthquakes makes us nervous.
- Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.
- sıra
- pew
Tom usually sits in the back pew.
- Tom genellikle arka sırada oturur.
- sıra
- raw
Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
- Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
- sıra
- locate
During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland.
- 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.
- sıra
- regularity
- sıra
- go
- sıra
- innings
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
- sıra
- fit
- sıra
- (Biyoloji) batch
- sıra dağlar
- range of mountains
- sıra dağlar
- chain of mountains
- sıra dizi
- (İnşaat) array
- sıra dizi
- (Askeri) range
- sıra düzen
- hierarchy
- sıra dışı
- out of turn
- sıra dışı
- (Askeri) out of ranks
- sıra dışı
- (Bilgisayar) out of sequence
- sıra dışı
- extraordinary
- sıra ile
- successively
- sıra ile
- turn and turn about
- sıra ile
- (Bilgisayar) end-to-end
- sıra ile
- in succession
- sıra ile
- end to end
- sıra ile
- turn about
- sıra istif
- (Askeri) row stack
- sıra işi
- (Turizm) common
- sıra işi
- ordinary
- sıra okul
- desk
- sıra olmak
- lined
- sıra satır
- (Bilgisayar) row
- tek sıra düğmeli (ceket)
- single-breasted
- ara sıra
- on and off
It has been raining on and off since last night.
- Dün geceden beri ara sıra yağmur yağıyor.
It has been raining on and off since noon.
- Öğleden beri ara sıra yağmur yağıyor.
- sıra
- band
- birbiri ardı sıra gelme
- ignore each other during the coming
- iki sıra
- two rows
- sıra dağ
- mountain
- Sıra sende
- It's your turn
- aile sıra no
- family serial no
- aklı sıra
- he/she thinks/expects
- alfabetik sıra
- alphabetical order
- ara sıra
- in snatches
- ara sıra
- off and on
It has been snowing off and on since last night.
- Dün geceden beri ara sıra kar yağıyor.
I watch TV off and on.
- Ara sıra televizyon izlerim.
- ara sıra
- from time to time, now and then, at times, on and off, every so often
- ara sıra
- ever and anon
- ara sıra
- in places
- ara sıra
- by snatches
- ara sıra
- every now and then
I hear from him every now and then.
- Ara sıra ondan haber alıyorum.
Tom comes to visit us every now and then.
- Tom ara sıra bizi ziyarete gelir.
- ara sıra
- betweenwhiles
- ara sıra
- every once in a while
Every once in a while I study Esperanto.
- Ara sıra Esperanto çalışıyorum.
Tom and I run into each other at the supermarket every once in a while.
- Tom ve ben ara sıra süpermarkette birbirimize rastlıyoruz.
- ara sıra
- now and then
I meet her at school now and then.
- Ara sıra onunla okulda karşılaşırım.
Tom enjoys a glass of wine every now and then.
- Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- ara sıra
- now and again
Let me hear from you now and again, will you?
- Ara sıra senden haber almama izin ver, verecek misin?
- ara sıra
- on occasion
They eat meat on occasion.
- Onlar ara sıra et yerler.
I am absent from school on occasion.
- Ara sıra okula gitmem.
- ara sıra olabilen
- odd
- ara sıra olan
- sporadic
- ara sıra olan
- snatchy
- ara sıra uğraşmak
- dabble in
- ara sıra yağmur yağan
- showery
- ara sıra/da sırada
- now and then, from time to time, occasionally
- ardı sıra
- immediately after
- arkası sıra
- following, right after, on one's heels
- artı sıra
- 1. behind, (trailing) along behind. 2. immediately after
- artı sıra gitmek
- to follow, trail after
- birbiri peşi sıra
- one after another
- birinci sıra
- rank number one
- birinci sıra
- first rank
- bodur sıra kemerler
- (Mimarlık) low arcature
- deniz hava tesisi; tahsis edilmemiş fonlar; sıra numarası verilmiş hava kuvveti
- (Askeri) naval air facility; nonappropriated funds; numbered air force
- dip sıra kaplaması
- garboard
- hesap sıra gösterici; (uçakta) lazer hedef işaretleyici; yüklenmeye hazır olduğu
- (Askeri) accounting line designator; airborne laser designator; available-to-load date
- iki sıra parketmek
- double-park
- ikinci sıra
- second rank
- ilk sıra
- starting course
- koltuk ikinci sıra
- (Otomotiv) seat second
- kronolojik sıra ile
- in chronological order
- kıyı sıra hugging
- the shore, following the coastline, inshore
- makara sıra numarası
- (Bilgisayar,Teknik) reel sequence number
- peşi sıra
- behind him, following him
- peşi sıra right behind
- (someone)
- sağ sıra eri
- right hand man
- sekizli sıra tamlığı
- (Bilgisayar,Teknik) octet sequence integrity
- sondan başa doğru sıra
- reverse order
- sıra
- train
They discovered a very talented player during summer training.
- Onlar yaz eğitimi sırasında çok yetenekli bir oyuncu keşfettiler.
During the strike, 35% of the trains will operate.
- Grev sırasında trenlerin % 35'i çalışacak.
- sıra
- occasion
Occasional showers are possible tomorrow.
- Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.
I have occasional pains in the stomach.
- Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- sıra
- linage
- sıra
- settle
- sıra
- tier
- sıra
- file
She sorted the files in alphabetical order.
- O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.
We followed him single file till we reached the cabin.
- Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.
- sıra
- the right time to ...: Şimdi denize girmenin tam sırası. Now's just the right time for a dip in the sea. Şimdi sırası değil. This isn't the right time
- sıra
- desk (in a school classroom)
- sıra
- point, moment, time: O sırada öğretmen geldi. At that point the teacher came in. Çiçekleri suladığım sırada telefon çaldı. The telephone rang while I was watering the flowers
- sıra
- of all shapes and sizes: sıra portakalı oranges of all shapes and sizes
- sıra
- series
- sıra
- arrangement
- sıra
- succession
- sıra
- form
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
- sıra
- bank , sequence
- sıra
- ordinal
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
- sıra
- progression
- sıra
- spell
Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name.
- Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.
- sıra
- range
Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines.
- İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.
- sıra
- slot
- sıra
- row; line; queue; file
- sıra
- turn: Sıra sende. It's your turn
- sıra
- (things) placed in a row: sıra ağaçlar trees planted in a row
- sıra
- order, sequence
- sıra ateşi
- (Askeri) troop battery fire
- sıra aç
- (Bilgisayar) open queue
- sıra beklemek
- to await one's turn
- sıra bende
- it is my turn
- sıra dayağı beating given
- to each person in a group in turn
- sıra dayağı yemek
- to run the gauntlet
- sıra dayağı yemek
- run the gauntlet
- sıra dağlar
- mountain chain
- sıra dağlar
- roof of the world
- sıra değeri
- (Bilgisayar) sequence value
- sıra düzenli
- hierarchical
- sıra eratı
- (Askeri) filler personnel
- sıra evler
- ribbon building
- sıra evler row houses, terrace
- (adam/insan)
- sıra gözetmek/kollamak
- to wait for a suitable moment
- sıra halinde
- in series
- sıra halinde gitmek
- string
- sıra halinde olmak
- range
- sıra ile
- in order
- sıra ile yapma
- rotation
- sıra ile yapmak
- alternate
- sıra ile yapılan
- rotatory
- sıra ile yapılan
- rotative
- sıra ile yürümek
- file
- sıra kemerler
- arcade
- sıra kemerli
- arcaded
- sıra malı
- 1. run-of-the-mill, middling, mediocre (things). 2. run-of-the-mill things
- sıra motor
- in-line engine
- sıra motor
- (Otomotiv) cylinder in line
- sıra olmak
- to be lined
- sıra olmak
- queue up
- sıra olmak
- form a line
- sıra olmak
- rank
- sıra olmak
- queue
- sıra sayacı
- sequence counter
- sıra sayısı
- ordinal
- sıra sende
- it´s your round
- sıra sende
- this is your turn
- sıra senin
- this is your turn
- sıra sütunlar arch
- colonnade
- sıra tip motor
- inline engine
- sıra yazmacı
- sequence register
- sıra zirve
- (Meteoroloji) massif
- sıra öğesi
- (Bilgisayar) sequence item
- sırtı sıra one after
- the other, in succession
- tek sıra
- in single file
The children went upstairs in single file.
- Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
Line up in single file.
- Tek sıra halinde sıralan.
- tek sıra düğmeli
- single-breasted
- tek sıra halinde
- in single file
Line up in single file.
- Tek sıra halinde sıralan.
The children went upstairs in single file.
- Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
- tek sıra halinde
- in indian file
- tek sıra halinde yürümek
- defile
- tersine sıra
- reverse order
- tesir ateşi sıra atışı; aleve karşı yardımcı vasıta
- (Askeri) fire for effect; flame field expedients
- toplam sıra
- (Bilgisayar) total queue
- yanı sıra
- 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He's drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he's also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me
- yeni sıra
- (Bilgisayar) new queue
- yerel sıra
- (Bilgisayar) local queue
- çapalanmış düz sıra
- ridge
- çift sıra halinde
- in file
- ön sıra
- forefront
- önü sıra gitmek
- to go shortly ahead of (someone)
- üst üste üç sıra kürekli kadırga
- trireme