We lived in a classless state, where all were equal.
We clean our classroom after school.
- Okuldan sonra sınıfımızı temizleriz.
There were few children in the classroom.
- Sınıfta az sayıda çocuk vardı.
This class consists of 15 boys and 28 girls.
- Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşmayın.
I dropped out of school when I was in the 7th grade.
- Yedinci sınıftayken okulu bıraktım.
He is in the tenth grade.
- O, onuncu sınıfta okuyor.
We should sort the students' names alphabetically.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre sınıflandırmalıyız.
The postmen sort the mail each morning.
- Postacı her sabah postaları sınıflandırır.
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
I did some extra credit work in order to pass that class.
- O sınıfı geçmek için biraz ekstra kredi çalışması yaptım.
Classification is not my specialty.
- Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.
Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
- Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
In the post office, mail is classified according to the place where it is to go.
- Postanede, posta gideceği yere göre sınıflandırılır.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
Tom gave up running for class president.
- Tom sınıf başkanlığı için adaylığını koymaktan vazgeçti.
Please don't run in the classroom.
- Lütfen sınıfta koşmayın.
On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages.
- 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.
Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
- On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
Form is temporary, class is permanent.
- Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.