sınıfa

listen to the pronunciation of sınıfa
Turkish - English
class
Admirable behavior; elegance

Apologizing for losing your temper, even though you were badly provoked, showed real class.

A group, collection, category or set sharing characteristics or attributes

This word has a whole class of metaphoric extensions.

A rank in the classification of organisms, below phylum and above order; a taxon of that rank

Magnolias belong to the class Magnoliopsida.

{v} to range or set in classes, to regulate
A social grouping, based on job, wealth, etc. In Britain, society is commonly split into three main classes; upper class, middle class and working class
elegance in dress or behavior; "she has a lot of class"
a basic building block of object-oriented programming Classes define types of objects by specifying their properties (data) and the procedures ("methods") they support Classes are more powerful than normal programs, because they are flexible blueprints for generating programs Unlike programs, a new class can be derived easily from a an existing class and inherit its properties and functions ("sub-classing"), with additional programming only to the extent that the classes actually differ Classes make it possible to decompose large, complex programs into much more manageable, maintainable pieces of logic, which leads to more dependable applications
In C++, a class is the basic construct for defining a self-contained object Classes have their own member functions and data
A collection of sets definable by a shared property
{f} classify; attribute, ascribe
A class of things is a group of them with similar characteristics. the division of the stars into six classes of brightness
A group of individuals ranked together as possessing common characteristics; as, the different classes of society; the educated class; the lower classes
To grouped or classed
(biology) a taxonomic group containing one or more orders a body of students who are taught together; "early morning classes are always sleepy"
[M206] As with real-world classification, a class groups together objects that the programmer considers to be similar The class gives the description of a set of objects with similar characteristics and attributes One class description serves to describe all instances (members) of that class The class describes the common protocol followed by the individual members (instances) Objects of the same class respond to the same set of messages (the instance protocol), have the same attributes and respond in the same way to each message
—In NET languages, classes are templates used for defining new types Classes describe both the properties and behaviors of objects Properties contain the data that are exposed by the class Behaviors are the functionality of the object, and are defined by the public methods (also called member functions) and events of the class Collectively, the public properties and methods of a class are known as the object interface Classes themselves are not objects, but instead they are used to instantiate (i e , create) objects in memory See structure
A series of classes covering a single subject
A set; a kind or description, species or variety
A Class is the "Mold" from which objects are stamped out Objects are instances of a class Class can be thought of as a blueprint for an object
sınıf
classroom

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşma.

There were few children in the classroom. - Sınıfta az sayıda çocuk vardı.

sınıf
class

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşmayın.

This class consists of 15 boys and 28 girls. - Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.

sınıf
grade

She was in the eighth grade. - O sekizinci sınıftaydı.

His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class. - Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.

sınıf
sort

How will you sort the animals? - Sen hayvanları nasıl sınıflandıracaksın?

The postmen sort the mail each morning. - Postacı her sabah postaları sınıflandırır.

sınıf
{i} category
sınıf
sphere
sınıf
order

He ordered the boys not to shout in the classroom. - Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.

Today, our teacher told us that those who smoke will never grow up. In order to prove it, she shot a seventh-grader named Petya. - Bugün, öğretmenimiz bize sigara içenlerin asla büyümeyeceğini söyledi. Bunu kanıtlamak için, Petya adında bir yedinci sınıf öğrencisini vurdu.

sınıf
(Politika, Siyaset) classification

Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver. - Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.

Classification is not my specialty. - Sınıflandırma benim uzmanlığım değil.

sınıf
classified

The librarian classified the books according to subject. - Kütüphaneci kitapları konularına göre sınıflandırdı.

This document is classified. - Bu belge sınıflandırılmış.

sınıf
caste
sınıf
(Denizbilim) classis
sınıf
(İstatistik) group

The class was divided into four groups. - Sınıf dört gruba ayrıldı.

sınıf
range
sınıf
(Biyoloji) tribe
sınıf
taxon
sınıf
run

Please don't run in the classroom. - Lütfen sınıfta koşmayın.

Who can run fastest in your class? - Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?

sınıf
remove
sınıf
rate

On a scale of 1 to 10, please rate your proficiency in the following languages. - 10 a 1 ölçeğinde, lütfen aşağıdaki dillerdeki yeterliliğini sınıflandır.

alt sınıfa indirme
demotion
alt sınıfa indirmek
demote
son sınıfa ait
senior
sınıf
circle
sınıf
denomination
sınıf
class; classroom; grade; form
sınıf
(Zooloji) , (Botanik) class
sınıf
estate
sınıf
form

Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates. - On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.

Form is temporary, class is permanent. - Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.

sınıf
rank
sınıf
States
sınıf
schoolroom
sınıf
genus
sınıf
branch
sınıf
race
sınıf
class; category
sınıf
(Askeriye) corps: İstihkâm Sınıfı Corps of Engineers
üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
remove
Turkish - Turkish

Definition of sınıfa in Turkish Turkish dictionary

SINIF
(Osmanlı Dönemi) Kısım, bölüm, tabaka
sınıf
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü
sınıf
Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler öbeği
sınıf
Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri
sınıf
Takımlardan oluşan birlik, dalların alt bölümü. Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin yerleştirildiği kategorilerden her biri: "Üçüncü sınıf bir gazeteciydi."- N. Cumalı
sınıf
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı menfaati sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas: "Parter, her sınıftan insanla hıncahınç dolu idi."- R. N. Güntekin
sınıf
Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı menfaati sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu, klas
sınıf
Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri
sınıf
Ders okutulan yer, dershane, derslik
sınıfa
Favorites