Definition of sığır in Turkish English dictionary
- cattle
They stole horses and cattle.
-Onlar atları ve sığırları çaldı.
A cowboy is driving cattle to the pasture.
-Bir kovboy sığırları otlağa götürüyor.
- neat
- beef cattle
He began to raise beef cattle.
-O, besi sığırı yetiştirmeye başladı.
- buffalo
- (Hayvan Bilim, Zooloji) bos taurus
şu sığıra bak.
- beeves
- kyloe
- sığır eti
- beef
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
-Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Tom died because he had eaten some contaminated beef.
-Tom biraz bozulmuş sığır eti yediği için öldü.
- sığır ödü
- cattle gall
- sığır ayağı
- neat's foot
- sığır bifteği
- hamburg steak
- sığır bifteği
- hamburger steak
- sığır bifteği
- hamburger
- sığır budu
- aitchbone
- sığır budunun dış tarafı
- silver side
- sığır derisi
- cowhide
- sığır eti güveç
- beef stew
- sığır eti konservesi
- bully beef
- sığır eti konsome
- beef consomme
- sığır etleri
- beeves
- sığır filetosu
- sirloin
- sığır filetosu
- undercut
- sığır filetosu
- tenderloin
- sığır gibi
- bovine
- sığır gözü
- (Tabiat Doğa) (kelebek) meadow brown
- sığır güden kimse
- cattleman
- sığır hırsızı
- rustler
- sığır hırsızı
- cattle lifter
- sığır konservesi
- corned beef
- sığır pisliği
- cowpat
- sığır toplama
- rodeo
- sığır vebası
- (Hukuk) rinderpest
- sığır vebası
- cattle plague
- sığır veremi
- grape
- sığır yetiştiren kimse
- cattleman
- sığır yetiştiricisi
- stockbreeder
- sığır yetiştiricisi
- stock farmer
- sığır yük vagonu
- stock car
- sığır çiçek hastalığı
- cowpox
- sığır çobanı
- cow hand
- sığır çobanı
- drover
- sığır çobanı
- wrangler
- sığır çobanı
- herdsman
- sığır çobanı
- cowherd
- erkek sığır
- toro
- boynuzsuz sığır
- poll
- boynuzsuz sığır
- pollard
- boynuzu kesilmiş sığır
- poll
- boynuzu kesilmiş sığır
- pollard
- büyük sığır eti parçası
- baron of beef
- büyük sığır eti parçası
- baron
- don yağı (koyun/sığır)
- (Gıda) tallow
- en iyi sığır eti
- prime beef
- haşlanmış sığır eti
- boiled beef
- haşlanmış sığır eti ve lahana
- boiled beef and cabbage
- ince dilinmiş kuru sığır eti
- chipped beef
- iç yağ (koyun/sığır)
- (Gıda) tallow
- konserve sığır eti
- (Gıda) bully beef
- konserve sığır eti
- corn beef
- küçük sığır
- runt
- kısa boynuzlu sığır
- shorthorn
- siyah sığır
- black cattle
- sığırlar
- horned cattle
- sığırlar
- cattle
Cattle were grazing in the field.
-Sığırlar kırsalda otlanıyorlar.
They stole horses and cattle.
-Onlar atları ve sığırları çaldı.
Related Terms
Definition of sığır in Turkish Turkish dictionary
- Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı
- Anlayışsız, kaba saba kimse
- Geviş getirenlerden, boynuzlu büyük baş evcil hayvanların genel adı
- (Osmanlı Dönemi) BALAM
- (Osmanlı Dönemi) BEYKUR
- sığır eti
- Sığırdan elde edilen, besleyici bir kırmızı et türü
- sığır mantarı
- Sığır türünde görülen bir tür mantar
- sığır sineği
- Yumurtalarını sığırın teni altına bırakan sinek (Tabanus bovinus)
- sığır tenyası
- Şerit, abdestbozan
- sığır vebası
- Sığırlarda yaygın olarak görülen veba türü
- sığır şeridi
- Sığır tenyası