That's one small step for man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss.
- Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.
Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
The children started bouncing up and down on the couch.
- Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
That idea was a springboard for further discussions about sex.
- Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
He jumped into the water with a splash.
- O bir sıçrama ile suya atladı.
Tom jumped into the water with a splash.
- Tom bir sıçrama ile suya atladı.
Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
The children started bouncing up and down on the couch.
- Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.
Tom jumped into the water with a splash.
- Tom bir sıçrama ile suya atladı.
He jumped into the water with a splash.
- O bir sıçrama ile suya atladı.
The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss.
- Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.
That idea was a springboard for further discussions about sex.
- Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
Tom did some backflips on the trampoline.
- Tom sıçrama bezinde birkaç ters takla attı.
If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
- Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
The kangaroo jumps very high.
- Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
Tom leaped from his seat.
- Tom koltuğundan sıçradı.
Tom leaped at Mary and tried to strangle her.
- Tom, Mary'ye sıçradı ve onu boğmaya çalıştı.
The dog leapt and caught the disk in midair.
- Köpek sıçradı ve havada diski yakaladı.
That's one small step for man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
Tom leaped at Mary and tried to strangle her.
- Tom, Mary'ye sıçradı ve onu boğmaya çalıştı.
That idea was a springboard for further discussions about sex.
- Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
Sami hopped from the bed.
- Sami yataktan sıçradı.