sıçrama

listen to the pronunciation of sıçrama
Turkish - English
leap

That's one small step for man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss. - Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.

vaulting
jumping
jumping; springing, leaping
capriole
caper
start

Tom started bouncing up and down on the bed. - Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.

The children started bouncing up and down on the couch. - Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.

take off
springing
gambol
skipping
hop
jumping, bounce, bound
spring

That idea was a springboard for further discussions about sex. - Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.

saltation
skip
splash

He jumped into the water with a splash. - O bir sıçrama ile suya atladı.

Tom jumped into the water with a splash. - Tom bir sıçrama ile suya atladı.

rush
bouncing

Tom started bouncing up and down on the bed. - Tom yatağın üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.

The children started bouncing up and down on the couch. - Çocuklar kanapenin üstünde yukarı aşağı sıçramaya başladı.

bounce
bound
vault
jump

Tom jumped into the water with a splash. - Tom bir sıçrama ile suya atladı.

He jumped into the water with a splash. - O bir sıçrama ile suya atladı.

(Otomotiv) bounding
invariably
rebound
{i} splashing
sıçramak
leap

The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss. - Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.

sıçramak
{f} splash
sıçramak
{f} jump
sıçramak
{f} bound
sıçrama tahtası
springboard

That idea was a springboard for further discussions about sex. - Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.

sıçrama bezi
trampoline

Tom did some backflips on the trampoline. - Tom sıçrama bezinde birkaç ters takla attı.

sıçrama tahtası
springboard; diving board
sıçramak
to leap, to jump, to spring, to bounce, to bound, to skip, to strat, to hop, to gambol; to spread; to spurt out
sıçramak
spatter
sıçramak
{f} bounce
sıçramak
{f} buck
sıçramak
{f} vault
sıçra
(Bilgisayar) jump to
sıçra
{f} jumping
sıçra
(Bilgisayar) jump

If jumps too high the rat - it's captured by the cat. - Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.

The kangaroo jumps very high. - Kangurular çok yüksek sıçrarlar.

sıçramak
slope
sıçramak
spurt out
sıçramak
(Dilbilim) leap at
sıçramak
dart
sıçramak
frisk
sıçramak
spread
sıçramak
spring up
sıçra
{f} gambol
sıçra
{f} leaped

Tom leaped from his seat. - Tom koltuğundan sıçradı.

Tom leaped at Mary and tried to strangle her. - Tom, Mary'ye sıçradı ve onu boğmaya çalıştı.

sıçra
{f} leapt

The dog leapt and caught the disk in midair. - Köpek sıçradı ve havada diski yakaladı.

sıçra
{f} leap

That's one small step for man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

Tom leaped at Mary and tried to strangle her. - Tom, Mary'ye sıçradı ve onu boğmaya çalıştı.

sıçra
{f} spring

That idea was a springboard for further discussions about sex. - Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.

sıçra
hop up
sıçra
{f} dart
sıçramak
gambol
sıçramak
hop
sıçramak
skitter
sıçramak
prance
sıçramak
start
sıçramak
capriole
sıçramak
spring
sıçramalar
bounces
hidrolik sıçrama
hydraulic jump
sakınmak için sıçrama
volt
sıçra
hop

Sami hopped from the bed. - Sami yataktan sıçradı.

sıçramak
leap up
sıçramak
take off
sıçramak
splatter
sıçramak
splutter
sıçramak
cavort
sıçramak
jerk
sıçramak
to fly out, be thrown out; to spatter, splatter; to splash
sıçramak
skip
sıçramak
to start, be startled
sıçramak
start up
sıçramak
squirt
sıçramak
jink
sıçramak
sputter
sıçramak
to jump; to spring, leap
sıçramak
fling
sıçramak
startle
sıçramak
slop
sıçramak
caper
sıçramak
jig
sıçramak
dance
sıçramak
dash
Turkish - Turkish
Sıçramak işi
Ayaklarla, birdenbire yeri teperek kısa süre havada kalma
sıçrama tahtası
Araçtan atlamalarda, üzerine hızla basarak yükselme hızı kazanılan yaylı veya esnek tahtadan eğik yüzeyli araç
sıçrama tahtası
Daha iyi bir duruma yükselmek için kendisinden yararlanılan kişi, olay veya durum
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) KAHZ
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) NEFEZAN
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) TAHMER
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) BIGYE
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) KAZZ
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) KAFS
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) DABR
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) FAHS
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) SAMEYAN
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) HAVL
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) TENZİYE
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) BEZEVEN
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) MÜSAVERE
Sıçramak
(Osmanlı Dönemi) NEZV
sıçramak
Yayılmak, bir yerden başka bir yere geçmek: "Hatta, az önce Birgi'ye de sıçramıştı satışlar."- N. Cumalı
sıçramak
Bir uyarı veya heyecan sebebiyle ürkerek birdenbire olduğu yerde doğrulur gibi sarsılmak: "Uyumuş olacak ki yataktan sıçrayarak uyandı."- S. F. Abasıyanık
sıçramak
Ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hızla yukarıya veya ileriye atılmak
sıçramak
Yerinden koparak hızla, parçalar durumunda savrulmak
sıçramak
Yerinden koparak hızla, parçalar durumunda savrulmak: "Tarlalardan kalkan çamur parçaları etrafa, bazen de üstüme sıçrıyordu."- Ö. Seyfettin
sıçramak
Bir uyarı veya heyecan sebebiyle ürkerek birdenbire olduğu yerde doğrulur gibi sarsılmak
sıçramak
Yayılmak, bir yerden başka bir yere geçmek
sıçrama
Favorites