süren

listen to the pronunciation of süren
Turkish - English
ongoing
continuation
uzun süren
protracted

Because of the protracted depression, many workers are unemployed. - Uzun süren depresyondan dolayı birçok işçi işsiz.

ömür boyu süren
lifetime

This is the opportunity of a lifetime. - Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.

hüküm süren
prevalent
hüküm süren
prevailing
sür
{f} drove

He drove the truck to Dallas. - O, kamyonu Dallas'a sürdü.

Tom drove Mary's car to Boston. - Tom Mary'nin arabasını Boston'a sürdü.

sür
{f} exile

Most of the exiles were killed or captured. - Sürgünlerin çoğu öldürüldü veya esir alındı ​​.

Napoleon was exiled to St. Helena. - Napolyon, St. Helena'ya sürüldü.

sür
{f} smeared
sür
{f} tilled
sür
{f} last

The rain lasted a week. - Yağmur bir hafta sürdü.

I had my driver's license renewed last month. - Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.

sür
impel
sür
{f} drive

Do you know how to drive? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

My little son can drive a car. - Küçük oğlum araba sürebiliyor.

sür
{f} lasting

The war lasting for years impoverished the country. - Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.

sür
driven

Tom shouldn't have driven Mary's car. - Tom Mary'nin arabasını sürmemeliydi.

You'd better not have driven my car. - Keşke arabamı sürmeseydin.

sür
deport

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

sür
banish

The ruler was overthrown and banished from the country. - Yönetici devrildi ve ülkeden sürüldü.

We banished him from the country. - Biz onu ülkeden sürdük.

sür
deported

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

uzun süren
long lasting
uzun süren
enduring
altı yıl süren
sexennial
beş yıl süren
quinquennial
bir an süren
momentary
bir yıl süren
yearlong
borsa kapanınca sokakta süren piyasa
kerb market
dört sene süren
quadrennial
dört yıl süren olay
quadrennial
gece boyunca süren
nightlong
gün boyu süren
around-the-clock
gün boyu süren
round the clock
gün boyu süren
day long
hüküm süren
in the ascendent
hüküm süren
governing
hüküm süren
in the ascendant
hüküm süren
suzerain
hüküm süren kraliçe
regina
iki ay süren
bimonthly
iki yıl süren
biennial
ileri süren kimse
assertor
iz süren avcı
stalker
iz süren kimse
tracker
iz süren köpek
tracker dog
kısa süren
short winded
kısa süren
fleeting
kısa süren
fleet
kısa süren rüzgâr
(uçak) air bump
kısa süren seks
quickie
kısa süren soğuk
cold snap
kısa süren şans
streak of luck
kısa süren şiddetli rüzgâr
scud
on yıl süren
decade-long
piyasaya süren kimse
(sahte şey) utterer
saban süren kimse
plowman
saban süren kimse
ploughman
saltanat süren
regnant
sekiz yıl süren
octennial
sür
expatriate
sür
{f} smear
uzun süren
long acting
uzun süren
slow
uzun süren
agelong
uzun süren
long term
uzun süren
taking a long time
uzun süren
durable
uzun süren
everlasting
uzun süren
long drawn out
yedi yıl süren
septennial
yirmi yıl süren
vicennial
yüzyıllar süren
agelong
zahmetli ve uzun süren
a long slog
çağlar boyu süren
agelong
çok kısa süren şey
snatch
üç yüzyıl süren
tercentennial
Turkish - Turkish

Definition of süren in Turkish Turkish dictionary

Sür
(Osmanlı Dönemi) REM
Sür
(Osmanlı Dönemi) GELE
kuyruk süren
Afrika'da gruplar halinde yaşayan ve firavunfaresi de denilen memeli bir hayvan
süren
Favorites