Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
The union went out on a strike for an indefinite period.
- Sendika belirsiz bir süre için greve gitti.
I haven't seen anything of him for some time.
- Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
How much time does she need to translate this book?
- Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
One of Tom's problems is his short attention span.
- Tom'un problemlerinden birisi, dikkat süresinin kısa olmasıdır.
Tom has a short attention span.
- Tom'un kısa bir dikkat süresi var.
I suppose it's different when you think about it over the long term.
- Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
Nancy has been on good terms with my sister for more than five years.
- Nancy beş yıldan fazla süredir ablam ile iyi ilişkiler içindedir.
Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
- Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
She was sent to a psychiatric hospital for an indefinite period of time.
- O belirsiz bir süre için bir akıl hastanesine gönderildi.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
She soon adjusted to his way of life.
- Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
Tom has made steady progress.
- Tom sürekli ilerleme kaydetti.
Her deathly paleness is due to long illness.
- Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.
Great successes are due to constant efforts.
- Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.
I'd like to go to Takayama during festival time.
- Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.
They went skiing during their date.
- Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
I've been in China for less than a month.
- Bir aydan kısa bir süredir Çin'de bulunuyorum.
While there is life, there is hope.
- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space.
- Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.
The natives were tormented by a long spell of dry weather.
- Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.
My season ticket expires on March 31.
- Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.
The length of our stay there will be one week.
- Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.
How long does Tony run every day?
- Tony her gün ne kadar süre çalışır?
I have to go soon because I left the engine running.
- Motoru açık bıraktığım için kısa sürede gitmeliyim.
A bout lasts about five minutes.
- Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.