süredir

listen to the pronunciation of süredir
Turkish - English

Definition of süredir in Turkish English dictionary

süre
period

Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently. - Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.

Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism. - Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.

süre
duration
süre
time

The room has been empty for a long time. - Oda uzun süredir boş.

How much time does she need to translate this book? - Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?

süre
span

What is the average life span in Japan? - Japonya'da ortalama yaşam süresi nedir?

He has a short attention span. - Kısa bir dikkat süresi var.

süre
timetable
süre
{i} term

The president's term lasts four years. - Cumhurbaşkanının görev süresi dört yıl sürer.

I suppose it's different when you think about it over the long term. - Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.

süre
(Bilgisayar) time period
süre
gamut
süre
gange
süre
distance

Keep distance from trucks and other vehicles when driving. - Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.

süre
period of time

If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery. - Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.

She was sent to a psychiatric hospital for an indefinite period of time. - O belirsiz bir süre için bir akıl hastanesine gönderildi.

süre
(Ticaret) time limit
süre
limitation
süre
life

As long as there's life, there is hope. - Hayat olduğu sürece, ümit vardır.

While there is life, there is hope. - Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.

süre
(Bilgisayar) progress

Tom has made steady progress. - Tom sürekli ilerleme kaydetti.

süre
headway
süre
interval
süre
due

Applications are due by Monday. - Başvurular için süre sonu pazartesi.

Great successes are due to constant efforts. - Büyük başarılar sürekli çabalar nedeniyledir.

süre
grace
süre
(Bilgisayar) dur

The software company collapsed during the recession. - Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.

I'd like to go to Takayama during festival time. - Ben festival süresince Takayama'ya gitmek istiyorum.

süre
(Bilgisayar) for

If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery. - Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.

I want to leave these packages for a while. - Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.

süre
while

I want to leave these packages for a while. - Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.

For a while she did nothing but stare at me. - Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.

süre
space

Spacewalks usually last between five and eight hours, depending on the job. - Uzay yürüyüşleri genellikle işe bağlı olarak, beş ve sekiz saat arasında sürer.

Dr. Valeri Polyakov, a Russian cosmonaut, was in space from January 8, 1994 to March 1995. He holds the record for the longest continuous stay in space. - Dr. Valeri 8 ocak 1994 ten Mart 1995 e kadar uzayda kalan bir Rus kozmonottur. Uzayda en uzun süre kalma rekorunu elinde bulunduruyor.

süre
meantime

In the meantime you can just put on a sweater if you're cold. - Bu süre zarfında eğer üşüyorsan sadece bir kazak giy.

süre
spell

The natives were tormented by a long spell of dry weather. - Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.

süre
duration length
süre
season

My season ticket expires on March 31. - Benim sezon biletimin süresi 31 Martta doluyor.

süre
(Latin) dies
...den uzun bir süredir
for more than
süre
for the duration
süre
while for
süre
length of time
süre
respite
süre
continuance
süre
period, duration, space
süre
(tanınan) notice
süre
stretch
süre
(film) screen time
süre
length

The length of our stay there will be one week. - Bizim orada kalma süremiz bir hafta olacak.

süre
(Hukuk) term, time
süre
run

I have to go soon because I left the engine running. - Motoru açık bıraktığım için kısa sürede gitmeliyim.

How long does Tony run every day? - Tony her gün ne kadar süre çalışır?

süre
bout

A bout lasts about five minutes. - Bir nöbet yaklaşık beş dakika sürer.

uzun süredir
for a long while
Turkish - Turkish

Definition of süredir in Turkish Turkish dictionary

Süre
müddet
süre
Gelin giysizi yapılan bir çeşit kumaş
süre
Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet: "Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız."- T. Oflazoğlu
süre
Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet
süredir
Favorites