sürece

listen to the pronunciation of sürece
Turkish - English
while, as long as: Ateşkes devam ettiği sürece burada kalırız. We'll stay here as long as the ceasefire lasts
as long as

As long as there's life, there is hope. - Hayat olduğu sürece, ümit vardır.

It's OK as long as it doesn't get windy. - Rüzgarlı almadığı sürece olur.

during
so long as

You are safe so long as you stay here. - Burada kaldığın sürece güvendesin.

I'll help you so long as you do your best. - Elinden geleni yaptığın sürece sana yardım edeceğim.

long as
süreç
process

History is an ever-ongoing process. - Tarih, her daim devam eden bir süreçtir.

Introducing democratic ideas into that country will be a slow process. - Demokratik fikirlerin o ülkeye tanıtılması yavaş bir süreç olacak.

sürece yönelik
(Bilgisayar,Teknik) process oriented
süreç
duration
süreç
process, progression, march, development
süreç
(Politika, Siyaset) procedure
süreç
(Askeri) period
süreç
{i} continuum
süreç
{i} course

Several processes for making soap have been invented over the course of history. - Sabun yapmak için çeşitli süreçler tarih boyunca icat edildi.

süreç
(Fizik) phase
süreç
(İnşaat) mechanism
aksi belirtilmediği sürece
Unless stated otherwise
süreç
due process
süreç
time course

time course of growth.

süreç
the process
süreç
(Hukuk) procedure, process
Turkish - Turkish

Definition of sürece in Turkish Turkish dictionary

süreç
time course
Süreç
prose
Süreç
proses
Süreç
vetire
süreç
Aralarında birlik olan veya belli bir düzen veya zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi, vetire, proses: "Kitaba aldığım bu yazılar, gerçekte siyasal kavgamın gelişme sürecinde önemli bir tavır takınmayı vurgulamaktadır."- A. İlhan
süreç
Aralarında birlik olan veya belli bir düzen veya zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi, vetire, proses
sürece
Favorites