The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
Many people drift through life without a purpose.
- Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.
The clouds scudded across the sky.
- Bulutlar gökyüzünde rüzgarla sürüklendi.
They lugged the refrigerator up the stairs.
- Buzdolabını merdivenlerden yukarı sürüklediler.
Tom lugged his suitcase up the stairs.
- Tom merdivenlerden yukarı bavulunu sürükledi.
I'm sorry for dragging you out of bed so early in the morning.
- Sabahleyin seni bu kadar erken yataktan dışarıya sürüklediğim için üzgünüm.
Tom dragged himself out of bed.
- Tom kendini yatağın dışına sürükledi.