sürüklen

listen to the pronunciation of sürüklen
Turkish - English
{f} drift

The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into. - Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.

Many people drift through life without a purpose. - Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.

scud

The clouds scudded across the sky. - Bulutlar gökyüzünde rüzgarla sürüklendi.

sürükle
(Bilgisayar) nudge
sürükle
{f} lug

They lugged the refrigerator up the stairs. - Buzdolabını merdivenlerden yukarı sürüklediler.

Tom lugged his suitcase up the stairs. - Tom merdivenlerden yukarı bavulunu sürükledi.

sürükle
drag

I'm sorry for dragging you out of bed so early in the morning. - Sabahleyin seni bu kadar erken yataktan dışarıya sürüklediğim için üzgünüm.

Tom dragged himself out of bed. - Tom kendini yatağın dışına sürükledi.

sürüklen
Favorites